Tam 1 ay 2 gündür
görmüyorum onu.
Sesini duymadım.
Yüzünü görmedim.
Çok zor olacak
sanıyordum, ama olmadı. Aksine, şimdilerde hayatımın yine pembeleştiğini
görebiliyorum.
Hayat devam etti
elbette, ama bir de bana sorun nasıl etti J Evet geziyorum, evet harika görünüyorum,
evet eğleniyorum. Ama içim?
Bir mekandayız,
gözüm televizyona takılıyor. Hani olur ya böyle Eurosport görüntülerini
yayınlarlar, televizyondaki kalabalığa bakıyorum mesela, içimden şu geçiyor
“acaba şu kalabalıktaki insanlardan kaçı narsist?”
Ya da bir
arkadaşımla buluşuyorum, mekan da vereyim Kalamış Divan. Biraz erken gittim,
şarabımı söyledim önceden, insanları inceliyorum. Hava mükemmel, keyfim
yerinde. Divan’ın bir tarafında bistro masalar vardır, genellikle yalnız ya da
iki kişi oturulur. O tarafa bakıyorum, ona benzeyen birkaç adama gözüm
takılıyor. Yaşları onun kadar. Önlerinde içkileri. Gözlerinde güneş gözlükleri.
Belki ipad ya da telefon. İnceliyorum. Acaba ne dertleri var? Acaba onlar da
böyle mi? Neden böyle güzel bir günü yalnız geçiriyorlar? Kaç kişinin canını
yaktılar? Böyle sorular kafamda, simsiyah güneş gözlüklerimin arkasından bu
insanları inceliyorum.
Sonra diğer
tarafa bakıyorum, aileler var. Yaşlısı, çoluğu, çocuğu hep bir arada kalabalık
masalarda oturuyorlar. Mutlular. Cıvıl cıvıllar.
Sonra diyorum ki,
neden böyle bir tercih yaptım ben acaba? Bu adamın bana diğer taraftaki hayatı
yaşatmasının imkanı yoktu. Benim de öyle bir derdim yoktu. Neden?
Ya da arkadaşımın
çocuğu ile vakit geçiriyorum. Çocuk 5 yaşlarında, hastasıyım. Bol bol sarılıp seviyorum. Büyüdüğünde onun gibi olmasın diye dualar ediyorum falan..
Özetle,
psikolojim pek hoş değil evet.
Benim gibi birine
fazla geldi bu kadar karamsarlık. Dünyada böyle insanların olduğunu bilmek acı
verici.
Bir de sürekli
aklımda flashback’ler yaşanıyor.
Örneğin evliliği
ile ilgili soru sorduğumda hep kaçınırdı. Hatırlamazdı. Sanki o evlilik hiç
yaşanmamış gibi davranırdı. Kötü anardı. Demiştim ki “senin gibi biri nasıl
evlilik yaşayabildi?”
Bana aynen şöyle
demişti; “Oynadım. Oynuyorum. Hepinize sürekli oynuyorum zaten”
Kendi kendini
nasıl da ele vermiş ve ben yine “acaba ne demek istedi” soru işaretleri ile
kalmışım.. Keşke bu teşhisi daha evvel koyabilseymişim..
İlk
yemeklerimizde birbirimizi tanırken bana “sen dürüstlük seviyorsun, samimiyet
seviyorsun” demişti. Evet demiştim. Ben de ona sormuştum en önemli değerin ne
diye, bana “vicdan” demişti.. Ne ironik.. Kendinde olmayanı söylemiş..
Sonra aklıma Mina
Vaganti geldi. Ferzan Özpetek filmi. Eşcinsel olduğunu ailesine (özellikle
babasına) itiraf edemeyen iki erkek kardeşin hikayesini anlatan bir film. Hatta
bir kız var filmde, bu adamlardan birine aşık vs.
Bu film
Digiturk’unde kayıtlıydı. Ara ara açar izlerdi. Herhalde 4 kere falan izledik
evde bunu.
Bu da mı tesadüf?
Ferzan Özpetek’in bir sürü filmi var güzel, neden bu film? Yapım yılı 2010, o
zamandan beri biliyor muydu?
Kız-erkek ayrı
okumuşlardı lisede. Bunun da etkisi olabilir mi?
Sürekli
sorguluyor hala beynim. Zor bir dönem. Ama her geçen gün, o kasvetin üzerimden
kalktığını hissediyorum.
Ya da mesela iş
için Hadımköy’e ya da havaalanına gitmem gerekiyor. Bana şöförünü gönderiyordu.
Şöförü de yeni, birkaç ay oldu işe alınalı. Fakat o şöför ona şahsi işleri için
değil, iş ile ilgili ziyaretleri için atandı. Ona diyordum ki “beni sen bırak,
şoförden utanıyorum, o senin işlerin için. Ben senin karın değilim, ne
münasebet” vs. Bir de gerçekten utanıyorum, geriliyorum. Bir destek istiyorsa
kendi alsın bıraksın istiyorum..
Bana derdi ki
“Hazır şimdi bu işteyim ve böyle bir imkan var, kullan bunu. Kullan beni”
“Neden kullanayım
ya seni..”
Böyleydi mantığı
işte. Fayda almak, kullanmak üzerine bir dünya.
Bunun
manasızlığını ifade edince de şaşkınlıkla bakıyordu.
Para güçtü onun
için. Ama benim ailemde de para var, ben de öyle bir hayattan geliyorum zaten?
Benim için yeni bir şey değil ki bu.. Hiç istemediğimde de şaşırıyordu işte..
Bu adam bana ne
verdi diye düşünüyorum.
Güzel yemekler?
Ben zaten öyle yerlerde sosyalleşiyordum, hatta daha iyilerinde..
Alkolün verdiği
duygusal sarhoşluk? Ben zaten güzel içerim. Onunla başlamadı.
Aynı evli
paylaşmak? Bu ilkti benim için evet. Ama herkesle yaşanabilecek bir deneyim?
Başka da bir şey
hatırlamıyorum. Ötesi yok gibi. Hep yüzeysel seviyede onun verdikleri. Benim
yaşayışım, benim algım daha derin o ayrı. Ama o benim meselem..
Gerçekten yer
yüzünde onun bana yaşattıklarını yaşatabilecek bir çok insan var. Sadece onun
fazla özel olduğuna dair beynim yıkanmış işte, gerçek bu.
Regl olamıyorum uzun süredir. Çok kilo kaybettim, hala da vermeye devam ediyorum. Vücudum ruhumu taşıyamıyor.
Regl olamıyorum uzun süredir. Çok kilo kaybettim, hala da vermeye devam ediyorum. Vücudum ruhumu taşıyamıyor.
Telefondan ve
what’s app tan engelliydi çok uzun süredir. Tam 2 hafta evvel Instagram’ı da
hallettim. Görmek istemedim ne yapıyor ne ediyor. O da beni görmesin.
Arkadaşlarımdan
da rica ettim, onlar da engellediler. Üzücü durumlar ama ne yazık ki böyle
olması gerekli.
Onun
arkadaşlarını da engelledim. Onlar da görmesin.
Sadece o evli
olan 30 senelik arkadaşının eşi duruyor. Onunla da cidden iyi anlaşıyoruz, çok
cici biri, kalsın istedim. Eğer ileride onu da engellemem gerekirse muhakkak
bilgilendiririm öncesinde.
Bana
ulaşabileceği tek kanal email. Bir sürü email adresim var benim. İş mailimi
(outlook’ta yüklü olan) engelledim. Öğrendim, kural oluşturuyormuşsun ve
belirli kişilerden gelecek email’ler kesinlikle ulaşmıyor sana. Bunu yaptım.
Ama gmail ya da
diğer adreslerimde bunu yapmak mümkün olmuyor maalesef. En fazla Junk’a
düşüyor, onu da görebiliyorsun.
Geçtiğimiz hafta
mailler atmaya başladı. Manasız manasız. 03:45’te falan. Ağır alkoll tabi. Öfke
de var.
Sen kimsin de onu
engelliyorsun?
Sen kimsin de
kendi hayatının kontrolünü eline alıyorsun?
Ne haddine?
Hiçbir mailine
cevap vermedim. Vermeyeceğim. Hayatı boyunca benden tek bir tepki dahi
almayacak. Yeterince kullanıldım, artık benim üzerimden kendini tatmin etmesine
müsaade etmeyeceğim.
Hakaretlerim bile
besliyor onu, biliyorum. Onu çok iyi tanıyorum. Bu yüzden katiyen irtibata
geçme çabalarına yanıt vermeyeceğim.
Maillerin tümü
manipülatif. Her cümleyi al, analiz et, hepsi ama hepsi tamamen tuzak.
Örneğin diyor ki
“Biriyle beraber olduğunu bilmiyordum. Ama eğer öyleysen ve mutluysan ben de
mutlu olurum”
Bunu nereden
çıkardı hiçbir fikrim yok.. Hiç ama..
Böyle bir şey de
yok.
Ama cümledeki
koşullara bak; “eğer öyleysen” – hani benden sonra biriyle olman imkansız, ben
öyle mükemmel bir insanım ki, benden vazgeçemezsin ve bir başkasıyla olamazsın.
Ama hani eğer bir ihtimal öyleyse..
Sonra ikinci
koşul “ve mutluysan” – hani öyle bir durum olsa bile, bir başkasıyla asla mutlu
olamazsın, sadece mutlu gibi görünüyorsundur ya da vakit geçiriyorsundur..
Bu iki koşul da
gerçekse (ki bu onun için ölüm gibi) o zaman ben de mutlu olurum (hadi
oradan..)
Neden böyle bir
şey düşündü hiçbir fikrim yok ama iyi olmuş. Öyle sansın. Daha iyi. Uzak kalır.
Tek sıkıntı şu, halen
evinde birkaç parça eşyam var (iyi parçalar, bırakabileceğim şeyler değil
maalesef. Çok iyi bir ceket, iyi bir çanta vs)
Normalde iki
lafından biri “Eşyalarını ne yapayım” olurdu ayrılmaya kalktığımızda. Elindeki
blöf kaynağıydı onlar. Ben de “acelesi yok, kalsınlar” derdim.
Ama şimdi
kalmalarını istemiyorum. Bana geri göndersin istiyorum. Anahtarını da vereyim.
Tamamen kopsun bağ.
Ne acayip,
boşanma gibi bir şey oldu bu..
Maillerinde
eşyaların lafını bile etmiyor. Çünkü onlar elindeki tek koz. Benden bir tepki
alabilmek için, beni yeniden görebilmek için elindeki tek koz o eşyalar.
Buna engel olmak
için, ailemden yardım istedim. Arkadaşlarımdan da isterdim ama durumu ciddiye
almazdı o zaman. Sallardı, benimle ilgili bilgi almaya çalışırdı vs. Aile işin
ciddiyetini gösterir diye düşündüm.
Annemin eşi onu 3
defa aradı. Eşyalarımı göndermesini rica etmek ve anahtarını teslim etmek için.
Açmadı.
CIA isimli bir
app kullanıyor bilinmeyen numaralar için. Numarayı yazıyorsun, kim olduğu
ortaya çıkıyor.
Kesin baktı
oradan. Kimin aradığını da anladı. Ve geri dönmedi. Benden tepki bekliyor. Ben
de inatla irtibata geçmeyeceğim.
Nasıl çözülecek
bu eşya durumu bilmiyorum. İlerleyen günlerde göreceğiz.
Ama onu biraz
tanıyorsam, benden intikam almak için, bir çok plan yapıyordur şu an.
Yeni kızlar
arıyordur, görüşüyordur. Birini gözüne kestirdiği anda (sosyal yaşamı, statüsü
ona uygun birini bulduğu anda) benimle tekrar iletişime geçecek ve beni ikna
etmeye çalışacak. Ardından yine discard süreci başlayacak vs. Planları böyle,
çünkü başka türlüsünü bilmiyor.
Tam da bu yüzden,
tüm kapıları kapatmış olmam onu delirtiyor çok eminim.. Attığı maillerde son
derece zarif sitem eşliğinde yüklü miktarda öfke hissediyorum.
Kızgınım. Aşk
acısı bile yaşayamıyorum. Hüzünlü şarkılarda öfkelenemiyorum. İyi anıları
hatırlayamıyorum. Yüzünü gözümün önüne getirince tiksiniyorum. Bu acıyı bile
yaşamamı elimden aldı.
Ben aşk acısı
çekmiyorum, bambaşka bir şey bu, hep söylüyorum.
Ne yaparsa
yapsın, kimle olursa olsun, umurumda bile değil. Şu zihnimdeki bulut bir an
evvel yok olsun istiyorum.
Keşke bir sonraki
kurbanı ile irtibata geçip onu uyarabilsem diyorum bazen.. Ama kız muhtemelen
deli olduğumu düşünür J Ben olsam, ilk zamanlarımızda biri benimle
irtibata geçmiş olsa, elbette ki buna inanmazdım.. Aksine daha da perçinlerdi
durumu. Bu yüzden bu da manasız. Zaten birkaç ay sonra umurumda bile olmayacak.
O kadınlar da
onunla yaşadığı tecrübeden illa ki bir şey öğrenecek. Güçlenecekler. Onların da
hikayesine eminim hayırlı bir katkısı olacak. Bu döngüye müdahale edemem.
Tek isteğim
eşyalarımı geri almak ve bağın tamamen kopması bir an evvel..
Bir de karşıma
onu unutturacak kadar etkileyici birinin çıkması.. En doğru zamanda.. Umarım..