12 Mayıs 2016 Perşembe

1 Ay Sonunda..

Tam 1 ay 2 gündür görmüyorum onu.
Sesini duymadım. Yüzünü görmedim.
Çok zor olacak sanıyordum, ama olmadı. Aksine, şimdilerde hayatımın yine pembeleştiğini görebiliyorum.
Hayat devam etti elbette, ama bir de bana sorun nasıl etti J Evet geziyorum, evet harika görünüyorum, evet eğleniyorum. Ama içim?
Bir mekandayız, gözüm televizyona takılıyor. Hani olur ya böyle Eurosport görüntülerini yayınlarlar, televizyondaki kalabalığa bakıyorum mesela, içimden şu geçiyor “acaba şu kalabalıktaki insanlardan kaçı narsist?”
Ya da bir arkadaşımla buluşuyorum, mekan da vereyim Kalamış Divan. Biraz erken gittim, şarabımı söyledim önceden, insanları inceliyorum. Hava mükemmel, keyfim yerinde. Divan’ın bir tarafında bistro masalar vardır, genellikle yalnız ya da iki kişi oturulur. O tarafa bakıyorum, ona benzeyen birkaç adama gözüm takılıyor. Yaşları onun kadar. Önlerinde içkileri. Gözlerinde güneş gözlükleri. Belki ipad ya da telefon. İnceliyorum. Acaba ne dertleri var? Acaba onlar da böyle mi? Neden böyle güzel bir günü yalnız geçiriyorlar? Kaç kişinin canını yaktılar? Böyle sorular kafamda, simsiyah güneş gözlüklerimin arkasından bu insanları inceliyorum.
Sonra diğer tarafa bakıyorum, aileler var. Yaşlısı, çoluğu, çocuğu hep bir arada kalabalık masalarda oturuyorlar. Mutlular. Cıvıl cıvıllar.
Sonra diyorum ki, neden böyle bir tercih yaptım ben acaba? Bu adamın bana diğer taraftaki hayatı yaşatmasının imkanı yoktu. Benim de öyle bir derdim yoktu. Neden?
Ya da arkadaşımın çocuğu ile vakit geçiriyorum. Çocuk 5 yaşlarında, hastasıyım. Bol bol sarılıp seviyorum. Büyüdüğünde onun gibi olmasın diye dualar ediyorum falan.. 
Özetle, psikolojim pek hoş değil evet.
Benim gibi birine fazla geldi bu kadar karamsarlık. Dünyada böyle insanların olduğunu bilmek acı verici.
Bir de sürekli aklımda flashback’ler yaşanıyor.
Örneğin evliliği ile ilgili soru sorduğumda hep kaçınırdı. Hatırlamazdı. Sanki o evlilik hiç yaşanmamış gibi davranırdı. Kötü anardı. Demiştim ki “senin gibi biri nasıl evlilik yaşayabildi?”
Bana aynen şöyle demişti; “Oynadım. Oynuyorum. Hepinize sürekli oynuyorum zaten”
Kendi kendini nasıl da ele vermiş ve ben yine “acaba ne demek istedi” soru işaretleri ile kalmışım.. Keşke bu teşhisi daha evvel koyabilseymişim..
İlk yemeklerimizde birbirimizi tanırken bana “sen dürüstlük seviyorsun, samimiyet seviyorsun” demişti. Evet demiştim. Ben de ona sormuştum en önemli değerin ne diye, bana “vicdan” demişti.. Ne ironik.. Kendinde olmayanı söylemiş..
Sonra aklıma Mina Vaganti geldi. Ferzan Özpetek filmi. Eşcinsel olduğunu ailesine (özellikle babasına) itiraf edemeyen iki erkek kardeşin hikayesini anlatan bir film. Hatta bir kız var filmde, bu adamlardan birine aşık vs.
Bu film Digiturk’unde kayıtlıydı. Ara ara açar izlerdi. Herhalde 4 kere falan izledik evde bunu.
Bu da mı tesadüf? Ferzan Özpetek’in bir sürü filmi var güzel, neden bu film? Yapım yılı 2010, o zamandan beri biliyor muydu?
Kız-erkek ayrı okumuşlardı lisede. Bunun da etkisi olabilir mi?
Sürekli sorguluyor hala beynim. Zor bir dönem. Ama her geçen gün, o kasvetin üzerimden kalktığını hissediyorum.
Ya da mesela iş için Hadımköy’e ya da havaalanına gitmem gerekiyor. Bana şöförünü gönderiyordu. Şöförü de yeni, birkaç ay oldu işe alınalı. Fakat o şöför ona şahsi işleri için değil, iş ile ilgili ziyaretleri için atandı. Ona diyordum ki “beni sen bırak, şoförden utanıyorum, o senin işlerin için. Ben senin karın değilim, ne münasebet” vs. Bir de gerçekten utanıyorum, geriliyorum. Bir destek istiyorsa kendi alsın bıraksın istiyorum..
Bana derdi ki “Hazır şimdi bu işteyim ve böyle bir imkan var, kullan bunu. Kullan beni”
“Neden kullanayım ya seni..”
Böyleydi mantığı işte. Fayda almak, kullanmak üzerine bir dünya.
Bunun manasızlığını ifade edince de şaşkınlıkla bakıyordu.
Para güçtü onun için. Ama benim ailemde de para var, ben de öyle bir hayattan geliyorum zaten? Benim için yeni bir şey değil ki bu.. Hiç istemediğimde de şaşırıyordu işte..
Bu adam bana ne verdi diye düşünüyorum.
Güzel yemekler? Ben zaten öyle yerlerde sosyalleşiyordum, hatta daha iyilerinde..
Alkolün verdiği duygusal sarhoşluk? Ben zaten güzel içerim. Onunla başlamadı.
Aynı evli paylaşmak? Bu ilkti benim için evet. Ama herkesle yaşanabilecek bir deneyim?
Başka da bir şey hatırlamıyorum. Ötesi yok gibi. Hep yüzeysel seviyede onun verdikleri. Benim yaşayışım, benim algım daha derin o ayrı. Ama o benim meselem..
Gerçekten yer yüzünde onun bana yaşattıklarını yaşatabilecek bir çok insan var. Sadece onun fazla özel olduğuna dair beynim yıkanmış işte, gerçek bu.

Regl olamıyorum uzun süredir. Çok kilo kaybettim, hala da vermeye devam ediyorum. Vücudum ruhumu taşıyamıyor. 
Telefondan ve what’s app tan engelliydi çok uzun süredir. Tam 2 hafta evvel Instagram’ı da hallettim. Görmek istemedim ne yapıyor ne ediyor. O da beni görmesin.
Arkadaşlarımdan da rica ettim, onlar da engellediler. Üzücü durumlar ama ne yazık ki böyle olması gerekli.
Onun arkadaşlarını da engelledim. Onlar da görmesin.
Sadece o evli olan 30 senelik arkadaşının eşi duruyor. Onunla da cidden iyi anlaşıyoruz, çok cici biri, kalsın istedim. Eğer ileride onu da engellemem gerekirse muhakkak bilgilendiririm öncesinde.
Bana ulaşabileceği tek kanal email. Bir sürü email adresim var benim. İş mailimi (outlook’ta yüklü olan) engelledim. Öğrendim, kural oluşturuyormuşsun ve belirli kişilerden gelecek email’ler kesinlikle ulaşmıyor sana. Bunu yaptım.
Ama gmail ya da diğer adreslerimde bunu yapmak mümkün olmuyor maalesef. En fazla Junk’a düşüyor, onu da görebiliyorsun.
Geçtiğimiz hafta mailler atmaya başladı. Manasız manasız. 03:45’te falan. Ağır alkoll tabi. Öfke de var.
Sen kimsin de onu engelliyorsun?
Sen kimsin de kendi hayatının kontrolünü eline alıyorsun?
Ne haddine?
Hiçbir mailine cevap vermedim. Vermeyeceğim. Hayatı boyunca benden tek bir tepki dahi almayacak. Yeterince kullanıldım, artık benim üzerimden kendini tatmin etmesine müsaade etmeyeceğim.
Hakaretlerim bile besliyor onu, biliyorum. Onu çok iyi tanıyorum. Bu yüzden katiyen irtibata geçme çabalarına yanıt vermeyeceğim.
Maillerin tümü manipülatif. Her cümleyi al, analiz et, hepsi ama hepsi tamamen tuzak.
Örneğin diyor ki “Biriyle beraber olduğunu bilmiyordum. Ama eğer öyleysen ve mutluysan ben de mutlu olurum”
Bunu nereden çıkardı hiçbir fikrim yok.. Hiç ama..
Böyle bir şey de yok.
Ama cümledeki koşullara bak; “eğer öyleysen” – hani benden sonra biriyle olman imkansız, ben öyle mükemmel bir insanım ki, benden vazgeçemezsin ve bir başkasıyla olamazsın. Ama hani eğer bir ihtimal öyleyse..
Sonra ikinci koşul “ve mutluysan” – hani öyle bir durum olsa bile, bir başkasıyla asla mutlu olamazsın, sadece mutlu gibi görünüyorsundur ya da vakit geçiriyorsundur..
Bu iki koşul da gerçekse (ki bu onun için ölüm gibi) o zaman ben de mutlu olurum (hadi oradan..)
Neden böyle bir şey düşündü hiçbir fikrim yok ama iyi olmuş. Öyle sansın. Daha iyi. Uzak kalır.
Tek sıkıntı şu, halen evinde birkaç parça eşyam var (iyi parçalar, bırakabileceğim şeyler değil maalesef. Çok iyi bir ceket, iyi bir çanta vs)
Normalde iki lafından biri “Eşyalarını ne yapayım” olurdu ayrılmaya kalktığımızda. Elindeki blöf kaynağıydı onlar. Ben de “acelesi yok, kalsınlar” derdim.
Ama şimdi kalmalarını istemiyorum. Bana geri göndersin istiyorum. Anahtarını da vereyim. Tamamen kopsun bağ.
Ne acayip, boşanma gibi bir şey oldu bu..
Maillerinde eşyaların lafını bile etmiyor. Çünkü onlar elindeki tek koz. Benden bir tepki alabilmek için, beni yeniden görebilmek için elindeki tek koz o eşyalar.
Buna engel olmak için, ailemden yardım istedim. Arkadaşlarımdan da isterdim ama durumu ciddiye almazdı o zaman. Sallardı, benimle ilgili bilgi almaya çalışırdı vs. Aile işin ciddiyetini gösterir diye düşündüm.
Annemin eşi onu 3 defa aradı. Eşyalarımı göndermesini rica etmek ve anahtarını teslim etmek için.
Açmadı.
CIA isimli bir app kullanıyor bilinmeyen numaralar için. Numarayı yazıyorsun, kim olduğu ortaya çıkıyor.
Kesin baktı oradan. Kimin aradığını da anladı. Ve geri dönmedi. Benden tepki bekliyor. Ben de inatla irtibata geçmeyeceğim.
Nasıl çözülecek bu eşya durumu bilmiyorum. İlerleyen günlerde göreceğiz.
Ama onu biraz tanıyorsam, benden intikam almak için, bir çok plan yapıyordur şu an.
Yeni kızlar arıyordur, görüşüyordur. Birini gözüne kestirdiği anda (sosyal yaşamı, statüsü ona uygun birini bulduğu anda) benimle tekrar iletişime geçecek ve beni ikna etmeye çalışacak. Ardından yine discard süreci başlayacak vs. Planları böyle, çünkü başka türlüsünü bilmiyor.
Tam da bu yüzden, tüm kapıları kapatmış olmam onu delirtiyor çok eminim.. Attığı maillerde son derece zarif sitem eşliğinde yüklü miktarda öfke hissediyorum.
Kızgınım. Aşk acısı bile yaşayamıyorum. Hüzünlü şarkılarda öfkelenemiyorum. İyi anıları hatırlayamıyorum. Yüzünü gözümün önüne getirince tiksiniyorum. Bu acıyı bile yaşamamı elimden aldı.
Ben aşk acısı çekmiyorum, bambaşka bir şey bu, hep söylüyorum.
Ne yaparsa yapsın, kimle olursa olsun, umurumda bile değil. Şu zihnimdeki bulut bir an evvel yok olsun istiyorum.
Keşke bir sonraki kurbanı ile irtibata geçip onu uyarabilsem diyorum bazen.. Ama kız muhtemelen deli olduğumu düşünür J Ben olsam, ilk zamanlarımızda biri benimle irtibata geçmiş olsa, elbette ki buna inanmazdım.. Aksine daha da perçinlerdi durumu. Bu yüzden bu da manasız. Zaten birkaç ay sonra umurumda bile olmayacak.
O kadınlar da onunla yaşadığı tecrübeden illa ki bir şey öğrenecek. Güçlenecekler. Onların da hikayesine eminim hayırlı bir katkısı olacak. Bu döngüye müdahale edemem.
Tek isteğim eşyalarımı geri almak ve bağın tamamen kopması bir an evvel..
Bir de karşıma onu unutturacak kadar etkileyici birinin çıkması.. En doğru zamanda.. Umarım..

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder