No Contact –
Sıfır İletişim
Tüm psikoloji
forumlarında, makalelerde, narsistik şiddet mağdurlarına yardım etmek için
uzmanlaşmış psikologların ve yaşam koçlarının sayfalarında “iyileşme” için ilk
öneri her zaman “No Contact” kuralı.
Bu şu demek ;
-
Narsistten
fiziksel olarak uzaklaşacaksın. Aynı evde yaşıyorsan, çıkacaksın.
-
Narsistten
gelen telefonları açmayacaksın. Hatta engelleyeceksin.
-
What’s
App ve sosyal medya hesaplarından sileceksin ve engelleyeceksin.
-
Ortak
arkadaşlarınız varsa (üzülsen bile) onları da engelleyeceksin.
-
Sana
göndereceği hediyeleri ve çiçekleri geldiği gibi iade edeceksin.
-
Email
atarsa yanıt vermeyeceksin – mümkünse oradan da engelleyeceksin.
Bu sayede ne
olacak? Hayatının kontrolünü tekrar eline almış olacaksın.
Narsist artık
seni “kontrol” edemeyecek. Neredesin, ne yapıyorsun, ne hissediyorsun.. Hiçbir bilgi
alamayacak.
Bu No Contact
kuralını haftalar önce okuduğum zaman hiç hazır değildim. İstemedim. Bir kapı
açık kalsın, ulaşmaya çalışsın, kovalasın istedim. Eskiden defalarca kez
yaptığı gibi beni elinde ve yakınında tutmak için bir çaba harcasın istedim.
Fakat şimdi
kesinlikle böyle hissetmiyorum.
Yaklaşık 15 gün
önce Whats app ve telefondan engellemiştim. Böylelikle özgürleştim. What’s app’a
mesaj geldiğinde “acaba ondan mı geldi” beklentisi tamamen sıfırlanmış oldu.
İlk günler zor geçti kabul, fakat sonradan çok iyi geldi. Alışıyorsun.
Telefonların da
engelleme özelliği var artık, bunu yapmak da iyi geldi. İş gereği cep telefonum
çok sık çalıyordu, her seferinde “acaba o mu arıyor” beklentisi tamamen bitti
böylece. Güzel bir his. Özgürleşiyorsun ve kontrolü eline alıyorsun.
Fakat sosyal
medya bu kadar kolay olamadı benim için. Neden bilmiyorum, onu ve yakın
arkadaşlarını takip etmeye devam ettim.
Bundan tam 1
hafta önce, oradaki temizliği de tamamladım. Tamamen block’ladım. Onu, ve
benimle ilgili ona haber götürebilecek herkesi.
Arkadaşlarımdan
da rica ettim, onlar da aynısını yaptılar. (Oh be canımıza minnet dediler hatta.
Epey sinirliler ona, hatta benden daha fazla)
Böylece esas adam
bana ve hayatımda olan bitene karşı tüm gücünü ve kontrolünü kaybetmiş oldu.
Onu sosyal
medyamda tutmak, gün be gün yaşamımda olan bitene şahit olmasına izin vermekti.
Yani yine bir tür açık kapı bırakmaktı.
Bu kararı vermek
çok zor. Çok zor. Ondan tamamen ümidini kesmen, duygusal bağlarını tamamıyla
koparman, bir daha hayatında onun gibi zehirli ve hastalıklı bir enerjiyi
istememen ve zihinsel olarak kendinde bu gücü bulman gerekiyor.
Bu kararı almamda
en büyük etken yine okuduklarım ve öğrendiklerim oldu.
Lise E Scott’ın
forumu, psikoloji forumları, medikal araştırmaların sonuçları ve en önemlisi
Sam Vaknin bana bu konuda müthiş destek oldular.
Sam Vaknin,
Malignant Self Love isimli kitabın yazarı. Kendisi de Narsistik Kişilik
Bozukluğu barından bir narsist. Doktor değil. Psikolog da değil. Fakat buna
rağmen, bir çok psikolog ya da psikiyatr, makalelerinde Sam Vaknin’i refere
ediyor, çünkü anlatım şekli çok sahici.
Resmen onların iç
yüzünü afişe eden bir dili var.
Kitabındaki makaleleri online olarak okumak mümkün, ayrıca Youtube kanalında
detaylı videoları var.
Tüm bunları
okuyup bilinçlendikçe güçlendim. Çok zor oldu. Süreç hala bitmedi, devam
ediyor. Durumun ağırlığını kabulleniyorum ve kendime ihtiyacım olan iyileşme
zamanını veriyorum. Kolay olmayacak, ama başaracağım.
Tamamen No
Contact’a geçmek, bir taşla iki kuş aslında. Böylelikle hem iyileşmeni ve
özgürleşmeni başlatıyorsun, hem de narsist adama verebileceğin en büyük zararı
vermiş oluyorsun. Reddedilmeye ve terk edilmeye tahammülleri yok çünkü.
Hele ki benim
gibi, yoğun miktarda besine ve sevgiye alıştırdıktan sonra, bir anda bu kararı
verebilecek kadar güçleniyorsan, hiç beklemedikleri bir durum oluyor ve tamamen
kontrollerini kaybediyorlar.
Bunları bu
şekilde yazarken ona kasıtlı olarak zarar verdiğimi ve bundan keyif aldığımı
fark ediyorum. Fark ettiğimde üzülüyorum, kötülük yapıyor gibi hissediyorum. Bu
intikam değil, sadece adalet gibi geliyor.
Çektiğim acılar,
o evde beni yalnız bırakışları, sözlü tacizleri, değersiz hissettirmeleri,
yalnızlaştırmaları.. Hepsinin bir bedeli var ve bu bedeli ödemesi gerekli.
Bir narsistin en
büyük düşmanı elbette ki yine kendisi. Hiçbir dış kuvvet, ona kendisinin
verebileceği kadar zarar veremez.
Mesajlar at,
mailler yaz, bağır, çağır.. Ona asla ulaşmaz. Onun üzerinde en etkili hasar
yine kendisinden gelebilir. Bu yüzden onu kendi ile baş başa bırakmak, içindeki
kaçtığı benliği ile (ya da her ne ise o kaçtığı) onunla baş başa kalmasını
sağlamak kadar doğru bir yöntem yok.
Yani aslında,
kendimi korumaya alıp kendi hayatımı yaşamaya devam etmem, ona verebileceğim en
büyük zararı tetikliyor.
Kıskandırmaya
çalış, küfürler et, cümlelerine canını yakmaya çalış.. İstediğini yap, asla bu
hasarı veremezsin.
Sen onu
hayatından çıkartarak, ve kendini toparlayıp güzel bir hayat yaşamaya
başlayarak, onun aslında ne kadar ‘normal’ ne kadar ‘sıradan’ bir insan
olduğunu hatırlatıyorsun. Bunu kaldıramaz. Senin hayatında sana acı vererek var
olması bile onun ne kadar büyük ve güçlü olduğunun göstergesi. Sen kontağı ve
kontrolü keserek bu hissi onun elinden alıyorsun.
Sen kimsin de onu
terk ediyorsun?
Sen kimsin de o
seni değersizleştirmeden onun hayatından gidiyorsun?
Sen kimsin ki
kendi kontrolünü elinden alıyorsun?
Her seferinde
sahte sahte “arkadaşlarınla daha sık vakit geçir, ben hayatımdaki kadının
ayaklarının üzerinde durmasını isterim, bağımsız kadınlar güçlüdür” vb cümleler
kursa da, derinlerde tamamen manipüle edeceği, “gel dediğimde gel, git
dediğimde git” diyebileceği bir kadın arıyor.
Hiçbir şey ama hiçbir
şey göründüğü gibi yaşanmıyor.
Bir yaşadıkların
var, bir de sinsi sinsi derinden sana yaşattıkları.
Sonuç olarak
iyileşmenin ve kontrolü eline almanın ilk kuralı No Contact. Çok zor, ben de
tamamen hazır hissetmeden verdim bu kararı. Duygularımı bastırmak ve tamamen
beynimi kullanmak zorunda kaldım. Fakat her geçen gün “iyi ki” diyorum. İyi ki
yapabilmişim.
Sanıyorum birkaç ay
sonra bunu yapabildiğim için kendimle gurur duyacağım.
Bu yorum yazar tarafından silindi.
YanıtlaSilBu kaynakların sadece ingilizcede olduğunu düşünüp üzülüyordum.
YanıtlaSilBöyle bir blog olmasına ve türkiyedeki arkadaşların da ulaşabilmesine çok sevindim !
Yazdıklarınız ve emekleriniz için teşekkürler. Sevgiyle mutlu kalın.
YanıtlaSil