Bugün bir sürü
başka makale de yazdım :) Hızımı alamadım, madem öyle bu blog’a da
uğrayayım biraz..
Kabustan
kurtulduğumdan beri geçen 6 ay.. Bir bakalım, görünenin ötesinde neler
yaşanmış..
İlk 1-2 ayı
hatırlıyorum. Epey zordu.
Onu kesinlikle
özlemedim, o zamanlarda bile. Yani onun tarif ettiği gibi ondan vazgeçememe
durumu, özlem vs kesinlikle yok.
Ama şu var ; öyle
özdeşleştim, öyle içine girdim, öyle hissettim ki onu. Kendimi en son ailesine
küfür ederken hatırlıyorum içten içte. “Bu adama ne yaptınız? O o zamanlar
minicik bir çocuktu, ne istediniz ondan? Neden bu hale getirdiniz? Sevginizi
neden esirgediniz? Allah sizin de belanızı versin” dediğimi hatırlıyorum. Kendi
kendime tabi.
Çocukluk
resimlerine bakıp, başına gelmiş olabilecek türlü felaketleri hayal ettiğimi,
bunlarla o minicik yaşında nasıl baş edemediğini ve ne kadar yalnız
bırakıldığını düşünüp, uzunca bir süre ben “o” oldum.
Ona bürünüp, onu
çözmeye çalışırken de kendimle karşılaştım. Ve karşımda gördüğüm manzara hiç
hoşuma gitmedi. Gördüğüm şeyi hiç sevmedim.
Anlatayım.
Beraber
gittiğimiz terapiste birkaç seans daha devam ettim. Bir tür onaylanma ihtiyacım
vardı. Bir şeyler yolunda değil, ve hiç kimse beni anlamıyor.
Şu an hala
yaşadıklarımı sıfırdan birine anlatsam, beni kendi kadar dinleyecek, kendi
kadar anlayacak.
O anda istediğin
tek şey anlaşılmak. Tuhaf bir kafa. Biraz şefkat, bir anlayış. Hepsi bu.
Yakın çevrem de
ne yazık ki bu konuda sınıfta kaldı. Fiziken görüşmeye devam etsem de ruhen
ciddi kopuş yaşadığım arkadaşlıklarım oldu.
Kendi kendime,
tek başıma, okuyarak, araştırarak, öğrenerek, bilene sorarak, yaşayanlara
ulaşarak, kendi yolumu buldum. İyi ki yapmışım bunları, iyi ki pes etmemişim
hiç. Bana olan faydası tarifsiz, geri dönüşleri mükemmel oldu zira.
Onu kurcalarken kendimi
buldum dedim ya, buna kaç kişi cesaret gösterirdi bilemiyorum. Etrafımdan bana
söylenilen gibi ‘geçip gitmedim, bırakıp devam etmedim’ ben. Üzerine gittim.
Elimi içine soktum. En pis yerlerini gördüm işin.
Onu keşfetmeye
çalışırken, kendimde de biraz ondan gördüğümü fark ettim. Yani bence, bana
göre, ben de (özellikle ergenlik dönemimde) hafif seviyede bir narsisttim.
Klasik ‘Annem
babam beni yeterince sevmedi, ben de kendimi sevdim’ durumu özetle.
Farkımız,
seviyelerimizdi. Bir de gücümüz. Ben ondan daha güçlüyüm. Yüzleşme cesaretim
var ve üzerine gidebiliyorum. Bunların hiçbiri onda yok.
Bir de, sanırım bu zımbırtı gerçekten seviye seviye.. Yani ben asla ama asla insan kullandığımı, insanları bana hizmet edecek araçlar olarak gördüğümü düşünmüyorum. Hatta kendimden şüphe edip sordum. Beni eskiden tanıyan insanlara sordum. Eski günlüklerimi okudum. Girdim ta içine. Öyle bir geri bildirim de almadım çok şükür. Sanırım bendeki seviye narsistik tandans. Eğilim. Şimdi ise, bu "EGO-ACTIVATED" durumumu hissettiğim anda yönetebiliyorum. Yani şöyle, fark ediyorum "evet, şu an içindeki savunma mekanizman konuşuyor, sence buna gerçekten ihtiyacın var mı? Bu kadar güçsüz müsün gerçekten?" diyorum. Bunu deyince de geçiyor zaten. Hoş, bu gözle bakarsan herkeste var biraz. Kimseye zarar vermediğin müddetçe, bir miktar olmasında sakınca olmaz gibi?
Narsizm ve codependency çok zıt ama bir o kadar da benzer kavramlar zaten. Çok derine inmeme gerek yok. Herkesin hikayesi kendine tabi, ama bir noktada "yaşasın psikoloji bilimi" diye haykırasın geliyor. Birileri seni senden önce çözmüş, yazmış falan.. Güzel bir destek..
Bir de, sanırım bu zımbırtı gerçekten seviye seviye.. Yani ben asla ama asla insan kullandığımı, insanları bana hizmet edecek araçlar olarak gördüğümü düşünmüyorum. Hatta kendimden şüphe edip sordum. Beni eskiden tanıyan insanlara sordum. Eski günlüklerimi okudum. Girdim ta içine. Öyle bir geri bildirim de almadım çok şükür. Sanırım bendeki seviye narsistik tandans. Eğilim. Şimdi ise, bu "EGO-ACTIVATED" durumumu hissettiğim anda yönetebiliyorum. Yani şöyle, fark ediyorum "evet, şu an içindeki savunma mekanizman konuşuyor, sence buna gerçekten ihtiyacın var mı? Bu kadar güçsüz müsün gerçekten?" diyorum. Bunu deyince de geçiyor zaten. Hoş, bu gözle bakarsan herkeste var biraz. Kimseye zarar vermediğin müddetçe, bir miktar olmasında sakınca olmaz gibi?
Narsizm ve codependency çok zıt ama bir o kadar da benzer kavramlar zaten. Çok derine inmeme gerek yok. Herkesin hikayesi kendine tabi, ama bir noktada "yaşasın psikoloji bilimi" diye haykırasın geliyor. Birileri seni senden önce çözmüş, yazmış falan.. Güzel bir destek..
Bu yüzden bu
adamla yaşadığım ilişki bana bu kadar derin koydu işte. Mesele adam değil, adam
bir figür. Öylesine gelip geçen biri sadece. Mesele ben.
Anneme kızdım
çok. Çok ama. Beni ihmal ettiği günleri anımsadım.
Özgüven, özsaygı,
özsevgi, özdisiplin.. Başında öz olan her şeyin anne ile ilgili olduğunu
biliyor muydunuz?
Bu adamla bu
kadar uğraşmamın, yanında kalmayı seçmemin altındaki motivasyonun, geçmişte
annemden almak istediğim ilgi olduğunu söylesem? Çok mu sıkıcı ya da bayık gelir?
Gerçek buydu.
Annemin bana
vermesi gereken sevgiyi kendi kendime vermenin yollarını öğrendim. Kitaplar
okudum. Meditatif birkaç çalışma öğrendim. Kaçmadım. Üstüne gittim.
Bende eksikler
vardı. Birkaç spiritüel eğitimin ardından bir hayli toparlamışım aslında, şimdi
daha iyi görebiliyorum. Sonra gittim böyle bir canavarı çektim, sebebi vardı,
sebebi benim gelişimime destek olmasıydı. Miladını doldurdu. İşini yaptı.
Bitti.
Annemle de ilişkim,
belki son 25 senedir olmadığı kadar iyi. Tamamen düzeldi diyemem, ama içimde
müthiş gelişme var. Önemli olan da o zaten.
Peki neleri
değiştirdi?
Artık “The nicest
person in the World” değilim. Baya sınırlar çizmeyi öğrendim.
Gerekliydi. İyi oldu.
Çevrem
şaşkınlıkla izleyecek muhtemelen ama, benim yolum bu.
Memnun muyum bu
halimden? Pek değil. Alışamadım.
Sevemedim yeni
yerimi. Solarım ben burada. Bir gün ışığı lazım, bir yerleri kırmam, o ışığı
almam lazım. Ya da koca bir kutu boya lazım, pembe.
O böyle mi
yaşıyor hep? Hep hesaplayarak? Ne fena.. Hayat mı bu? Çok sevimsiz. His yok.
Duygu yok hiç burada. Çok gri. Çok sahte. Nasıl yaşadı bunca sene?
En çok
hazmedemediğim şey ise şunlar ;
1)
Baya
bile isteye manipüle edildiğimi nasıl fark edemedim? (kendimi affetmem epey
zamanımı aldı)
2)
Yanında
bu kadar açık konuşan, bu kadar onu anlayan, kollarında ağladığı bir kadın
bulmuşken, neden yine konfor alanında kalmayı seçti?
Yemin ediyorum
başka derdim yoktu. Bir tek bu ikisi.
O da düşününce
yani. Yoksa hayat baya güzel devam ediyor.
Eski erkek
arkadaşımla görüşüyorum yeniden. Hatta bu satırları onun evinden yazıyorum.
Planlı olmadı. Açıkça her şeyi anlatıyorum da ona. Böyle kuzu kuzu oturuyoruz yan yana. Geziyoruz falan. Aşık değilim. Bence o da değil. Seviyoruz birbirimizi. Ve nedense iyi geliyoruz birbirimize şu an. Vaat yok, bir şey yok.
Planlı olmadı. Açıkça her şeyi anlatıyorum da ona. Böyle kuzu kuzu oturuyoruz yan yana. Geziyoruz falan. Aşık değilim. Bence o da değil. Seviyoruz birbirimizi. Ve nedense iyi geliyoruz birbirimize şu an. Vaat yok, bir şey yok.
Beni mutlu etmek
için harcadığı çabayı görünce, nasıl etrafımda dört döndüğünü görünce,
yaşadığım o kabusa lanet okuyorum. Dünya varmış diyorum. Buydu sevilmek diyorum.
Adam olmak öyle
havalı arabalar restoranlarla olmuyor. Onlar herkeste var. Şu an görüştüğüm
insanda da var, eğer mesele buysa.
Mesele gittiğin
yerde keyifle oturmak. E ben, bu adamı hayatımdan çıkardıktan sonra çok daha
keyifli bir hayat yaşıyorum? Daha mutluyum? Neydi o zaman beni tutan?
Dedikçeeeee…
Derinleşiyorsun. Üstünü kapamak da bir tercih tabi ama, bunca farkındalıkla
yapamadım onu işte.
Şu an geldiğim
nokta inanılır gibi değil. İş ilişkilerim, aile ilişkilerim, arkadaşlıklarım..
Hepsinin altını üstüne getirdim. Hoşlanmadığım bir çok şey buldum. Hepsini temizlemeye
karar verdim.
Bu güç nereden
geliyor, nasıl oldu bilmiyorum ama dönüştüğüm şey harika oldu.
Önümüze gelene
bin tekme diye bir oyun vardı çocukken. Kol kola girer, bacaklarımızı kocaman
aça aça yürürdük. Tam öyle hissediyorum.
Birini gözlemlerken, ya da alakasız bir şeyi konuşurken artık daha etraflıca analiz edebiliyorum. İyi kadar kötüyü de görebiliyorum. Sonra kötüyü de gördüğüm için kendimi "zehirlenmiş" hissediyorum. Sonra diyorum ki "bu da geçecek". Bir miktar kalsın, biraz olması sağlıklı. Bunu yönetmeye ve dengelemeye çalışıyorum sürekli işte. Çünkü bende hiç yoktu. Ne masumdum, ne güzeldi. Burada bir tercih yapmam gerekecek, konfor alanımda kalıp "Hayır, reddediyorum. Hayat böyle olmak zorunda değil. Ben yine saf kalacağım" deyip, benzer durumları kendime çekmeye devam edebilirim. Ya da, biraz akıllanıp, kötülükleri de görüp, iyiyi "seçebilirim". Benim fabrika ayarlarım "iyiydi". Aklımın ucundan geçmezdi böyle bir dünya, böyle insanlar.. Şimdi geçiyor.
Birini gözlemlerken, ya da alakasız bir şeyi konuşurken artık daha etraflıca analiz edebiliyorum. İyi kadar kötüyü de görebiliyorum. Sonra kötüyü de gördüğüm için kendimi "zehirlenmiş" hissediyorum. Sonra diyorum ki "bu da geçecek". Bir miktar kalsın, biraz olması sağlıklı. Bunu yönetmeye ve dengelemeye çalışıyorum sürekli işte. Çünkü bende hiç yoktu. Ne masumdum, ne güzeldi. Burada bir tercih yapmam gerekecek, konfor alanımda kalıp "Hayır, reddediyorum. Hayat böyle olmak zorunda değil. Ben yine saf kalacağım" deyip, benzer durumları kendime çekmeye devam edebilirim. Ya da, biraz akıllanıp, kötülükleri de görüp, iyiyi "seçebilirim". Benim fabrika ayarlarım "iyiydi". Aklımın ucundan geçmezdi böyle bir dünya, böyle insanlar.. Şimdi geçiyor.
Bir taraftan çok
seviyorum dönüştüğüm şeyi, çok yakıştığımızı düşünüyorum. Özüm buymuş demek ki.
Ne güçmüş anasını satayım, neredeymiş bunca zaman? Niye saklamışım? Neyden
korkmuşum tam olarak? Dünya sikimde değil :) Ve şov ya da şekil de değil, basbayağı gerçek çok acayip..
Neye güvendiğimi
de bilmiyorum. Kendime sanırım. Belki de ilk defa..Hayatımın masumiyet aşaması bitti sanki. Gerçekçi/realist bir dönem başladı gibi. Böyle hissediyorum.
Diğer taraftan,
alışmadık kıçta don durmazmış hesabı, temkinli ilerlemeye gayret ediyorum.
Birini ya da bir şeyi yıkmak ya da kaybetmek müthiş kolay. Bu yüzden geceleri
biraz da Allah’a sığınıyorum, doğru kararları vermeme yardımcı olması için.
Bu yüzden sanırım
şu an geldiğim noktada, narsist beyimize teşekkür etmekten başka alternatifim kalmıyor.
Beni büyüttüğü için. Şunları okusa, hayatta anlamaz. Öyle uzak ki bu
dönüşümlerden. Konfor alanında mutlu mesut sıcacık yaşıyor. Hala “o kadın” ı
arıyor. Bulamadan ölecek.
Deliliğin tanımı
neymiş biliyor musunuz? Gerçek ile zihninde yarattığın illüzyon arasındaki
boşluk.
Yani zihninde
yarattığın dünya, gerçek dünyadan uzaklaştıkça, deliliğin seviyesi de artıyor. Adam bütün kadınların onu asla unutamadığına ve eşsiz olduğuna inanıyordu baya ciddi ciddi? Seviyeye bak?
Dışarıdan nasıl göründüğünü bir bilse.. Ama göremez. Rahatsızlık tamamen bunu inkar etmek üzerine kurulu zaten.
Bu tanıma göre
belki ben de onunla beraber delirmişim? Şimdi ise kendi gerçekliğimi yazar gibi bir halim var. Bu
daha yakın gibi. Öyle diyelim :)
Sonuç olarak
kimseye bir zararım yok. Ve gelişiyorum, kocaman oluyorum, dev!
Kendimi derinden sevmeyi
öğrendim galiba. Hatırladım diyelim ya da.
Kilit kelime ;
şefkat! Affet kendini. Kızma. Nereden bilebilirdin? Baya kendi kendime
sarıldığım günler geçirdim :) Hala da kendi kendime konuşup dertleşiyorum
arada. Sonuçta beni benden daha iyi tanıyan hiç kimse yok. Ölene kadar yanımda
olacak tek kişi yine kendim. E o zaman barışalım, anlaşalım, güzel güzel
yürüyelim?
Baya deli deli
konuşuyorum di mi :)
Şu yazıklarımı
yer yüzünde (ya da yakın çevremde) anlayan insan sayısı öyle az ki.
Ve buna rağmen,
bu yoldan şaşmamak, aynen ilerlemeye devam etmek, doğru bildiğini okumak öyle
cesaret isteyen bir şey ki..
Etrafındaki hiç kimsenin
anlayamayacağı bir şeyi yaşadığında, bu yola ister istemez giriyorsun.
Şimdi sıfırdan
otursam, bu adamla yaşananları anlatsam, kulağa bambaşka gelir anlatacaklarım.
Bu yüzden onu da bıraktım. Kimsenin onayına ihtiyacım olmadan yürüdüm. Süperdi.
Hatta, bir
İtalyan bir de Kanada’lı kadınla yazıştım bir süre. İngilizce kaynaklarda bu
rahatsızlıktan canı yanan kadınların bir araya geldiği forumlar falan var. Onlar
anladı beni mesela. Sadece yaşayan bilir. Onlar da kimseye anlatamamış,
anlaşılmamışlar.
Belki de bu
yüzden yazıyorum bunları. Kimse anlamasa da, eğer yaşadığın şeyin “gerçek”
olduğundan eminsen, kulaklarını tıka, gerekirse odana kapan, gerekirse bağır
çağır isyan et, ama kabullen bu durumu ve asla pes etme.
Bundan sonraki
yaşantımda muhtemelen mental olarak daha yalnız, ama daha güvenli ve kendinden
emin şekilde yürüyeceğim. Bile isteye kabulüm. Çok daha tatminkar oluyor her
şey. Tüm yaz bunlara kafa yordum.
Öyle çok
araştırdım, okudum, sorup soruşturdum ki.. Yakın çevrem ve arkadaşlarım “delirdin
artık, bırak yoluna bak” benzeri bana göre gıybet level’da kalan yönlendirmelerde bulundurlar. Umurumda olamadı.
Bu işi çözmenin
en güzel, en faydalı, en gerçek yolu bilinçlenmek. Okuyunca resmen textbook bir
adamla karşılaştım. İnanılır gibi değil, resmen A’dan Z’ye yazılmış. Herşey mi
tutar? Hiç mi şüphe kalmaz içinde..
Ne zaman ki
netleşti, bendeki kopuş o zaman oldu.
Çok da kısa
sürede oldu, şükür. 2 ayda maksimum. Arından resolution geldi. Kendine dönüş.
Sonraki mücadelem hep kendim için, daha iyi bir insana dönüşmek içindi.
Kendimleydi.
Ve o.. Bunların
hiç birini, yüzde birini bile asla yapamaz. Gücü yok. Çok üzücü ama gerçek bu.
Bunu da kabullenmek gerek.
Belki işim
gereği, belki kişiliğimden bilemiyorum ama, kendini görmeyen, kendini
geliştirmek istemeyen insanlara tahammülüm çok az. Bununla barışmaya
çalışıyorum ben de şu sıralar. Herkes bu kadar cesur ya da derin olmayı tercih
etmek zorunda değil.
Yani sonuç olarak,
müthiş güçlüyüm. Bu bir günde olacak şey değil. Hep varmış, şimdi çıktı yüzeye.
Bedenimi
dinliyorum. Sezgilerimi dinliyorum. Bana aykırı olduğunu hissettiğim hiçbir şeye
girmiyorum. Bir proje teklifi. Bir arkadaşlık. Bir sevgili. Yok yani olmuyor.
İstesem de olmuyor artık. Baya elimin tersiyle ittiğim bir iş teklifi oldu
mesela.. Yerimde başkası olsa uçarak atlardı. Parası da güzel, ihtiyacım da var.
Ama yok, hayır dedim.
Müthiş bir kadına
dönüştüm.
Her gün dengeyi
bulmak için çabalıyorum hala. Sert, kabuklu bir şeye dönüşmeyeyim diye. Potansiyel var çünkü, böyle derin acı yaşayınca.. Beynimde hep bir muhakeme. Bol düşünceli günler. Çünkü kendinle uğraşmak bunu
gerektirir.. Ayakları yere basan, gerçek bir özgüven geliştirmeye gayret ediyorum. Kendimde yapay ya da insanları idare eden bir tutum sezdiğim anda kendimi frenliyorum artık. Gerçek olsun da ne olursa olsun istiyorum. Ve ben iyiyim diye yanımda olan insanları kaybetmekten hiç korkmuyorum. Çok yalnız günlerim oldu. Ölmedim. Demek ki çok da korkunç bir şey değilmiş?
Yani kabuk bağlamak yerine, içi dolu ve gerçek bir şeyler yaratmaya gayret ediyorum. Her gün. Her saniye.
Yani kabuk bağlamak yerine, içi dolu ve gerçek bir şeyler yaratmaya gayret ediyorum. Her gün. Her saniye.
Dışarıdan baksan,
sosyal medya falan, sarışın bir kız görürsün, geziyor tozuyor eğleniyor,
etrafında bir sürü insan.. Görünen o yani. Ama için çok başka.. Çok keyif
alıyorum böyle olmasından :)
Krizi fırsata
çevirmek tabir ettiğimiz :)
6 ay güncellemesi
böyle işte.. Yine yazasım gelirse paylaşırım ama.. Tek söyleyebileceğim, eğer
bu tür bir insana denk geldiğinizi düşünüyorsanız, içinizde en ufak bir şüphe
varsa, sezgilerinize güvenin. Uzaklaşın. Ve bir düşünün “neden bu adamı seçtim,
neden kaldım?” diye. Sonuç mikemmel..
Bu arada, öyle aştım, bitti, nirvanaya vardım gibi algılanmasın sakın.. Süreç halen devam ediyor. Sadece daha hafif devam ediyor. Bu öyle kolay kolay atlatılabilecek bir durum değil kanımca. Çünkü kendinle ilgili bir çok şeyle yüzleşmek zorunda kalıyorsun. Sadece şekli değişiyor. Adamdan bağımsız, sadece kendinle ilgili bir süreci başlatıyorsun.. Ya da kaçabilirsin de, tercih tabi..
Zaman bir çok şeye ilaç olabilir, ama bence hiçbir şeyi kökten iyileştirmiyor. Sen iyileştirebiliyorsun sadece. Korkma, uğraş.
Tak kulaklığını, giy spor ayakkabılarını, in sahile.. Yürü!!!
Bu arada, öyle aştım, bitti, nirvanaya vardım gibi algılanmasın sakın.. Süreç halen devam ediyor. Sadece daha hafif devam ediyor. Bu öyle kolay kolay atlatılabilecek bir durum değil kanımca. Çünkü kendinle ilgili bir çok şeyle yüzleşmek zorunda kalıyorsun. Sadece şekli değişiyor. Adamdan bağımsız, sadece kendinle ilgili bir süreci başlatıyorsun.. Ya da kaçabilirsin de, tercih tabi..
Zaman bir çok şeye ilaç olabilir, ama bence hiçbir şeyi kökten iyileştirmiyor. Sen iyileştirebiliyorsun sadece. Korkma, uğraş.
Tak kulaklığını, giy spor ayakkabılarını, in sahile.. Yürü!!!
Merhaba, 22 yıl evlilik ve 5 yıllık sevgililik döneminden sonra yaklaşık bir yıl önce narsist bir partnerden boşandım. Sizinle mutlaka dialog kurmak isterim. Birbirimize ve bizimle aynı durumda olan başkalarına destek olabiliriz. sevgiler.
YanıtlaSilNarsizm bir dramdir
SilYazdıklarınızi bir solukta okudum, bu insanlarla ilişki bir travma yaratıyor. Ve bu deneyimi yaşamayan anlayamaz. Bu prototip bir hikaye, bunlar sülük, hayat dolu kadınların kanını emen. O yüzden böyle dayanışmalar iyi hissettiriyor...
SilBen 11 yıl önce üniversitedeyken tanıştım böyle biriyle. Başta inanılmaz özel ve değerli hissettiren bu insan aylar sonra hızla uzaklaştı. Her an kendimi ona layık olduğumu kanıtlamaya adamıştım.2yıl sonra geçmişte ve şimdiki zamanda farklı iki kadının daha olduğunu öğrendim. Bitti, 3yıl sonra yeniden denedim ve yine aynı son...2,5 yıl sonra yeniden görüştük geçen ay ama bu defa yalanları anında fark edip yolumu ayırdım. Bunca şeyi aşmış biri olarak Sizinle özel mailleşmek isterim. Sevgiler.
YanıtlaSilGuguk kuşu 22 yıl + 5 yıl nasıl geçti. İnanılmaz zor olmalı. Uzun süreli ilişki de yürütemiyorlar. Anlatmanızı isterdik
YanıtlaSilHer şer'de bir hayır vardır'a mükemmel bir örnek bu anlattıklarınız.bir narsistle 22 yıldır evliyim.bi7 yıl da öncesi var.şuan tükenmiş haldeyim ve bu bitik ben'le ne yapacağımı bilmiyorum.yeni bir başlangıç yapmaya da ne özgüvenim ne enerjim var.çok kötü hissediyorum kendimi çookk..ilgisizliğiyle beni öldürüyor.evlenmeden önce peşimde koşan adam evlendiğimiz gün buhar olup uçtu...
YanıtlaSilOndan sonra (evli olduğum narsist adam) ona rağmen ve hala ondan kurtulamamışken şu an içinde bulunduğunuz döneme kadar gelebildim. Çok ama çok zor oldu. Narsist birinden kurtulduktan sonra kendini yeniden inşa etmek gibi bir şey bu. Ama ben henüz narsist şahıstan kurtulamamışken bunu yapmaya çalıştım. Hala da uğraşıyorum. Kişinin kendisindeki eksi yönlerini artı yönlerini, neden bu adamı seçtim türünden içsel hesaplaşmaları derken kişinin kendini yeniden ayağa kaldırması ama öyle acizce değil. Kendini didikleyerek, taa 3 yaşındaki hallerinden başlayarak bugüne kadar ki bütün hallerinin üstünde tek tek durarak. Demem o ki bütün benliğini içinin en derinlerini irdeleyerek. Aynısını yaptım. B.den sonra kendi içsel yolculuğunuzdan sonra bambaşka bir insan oluşunuz mesela. Demek ki aslında böyle biriydim diyor insan peki neden daha önce bu halimi bulamadım diye de sorguluyor kendini. Narsist bir adamla yaşanılanlardan sonra çıldırmak, kendinden kaçmak ya da daha beter bir kadın olmak yerine, bu acı deneyimin üstüne gitmeyi seçerek deyim yerindeyse kendini demir gibi birine dönüştürmeyi başarmış kendim gibi birini okudum yazınızda ve ilk defa kendime inandım. Çünkü yaşadıklarımı da dönüştüğüm kadını da gerçek anlamda anlayan olmadı. Ve onca manipülasyon ve aşağılanma ve de türlü sahte inceliklerle bir narsiste bağlandıktan sonra böyle bir kadına dönüşmeyi hiç beklemiyordum. Gün geçtikçe daha çok kendime dönüyorum sanki. Burda tek tek yazmaya gerek bile görmüyorum çünkü yazdığınız cümleler hiç istisnasız birebir benim de kendimde yaşadığım değişikliklerdi. Ama kendim gibi değişen daha iyi daha güçlü, aslında doğru kelimeyi bulamıyorum ama daha farkında ve kendine daha çok yakınlaşmış birini burda okuyana kadar kendime inanamıyor ve bana ne oluyor böyle diye şaşırıyordum. Artık kendime daha çok inanıyorum. Tek fark şu ki ben narsist adamdan hala kurtulamadım çünkü narsist biriyle evli iseniz öyle birden hayatından yok olamıyorsunuz müsade etmiyor. Ondan kurtulmak için savaşmak kendimden daha çok uzaklaştırdı beni ve kendimle ilgili iyi olan herşeyi ondan kurtulduktan sonrasına bırakmıştım. Ama baktım ben de onunla beraber manyak bir şeye dönüşüyorum onla asla irtibat kurmayacağım bir alan oluşur oluşmaz 6 ay kadar kısa süreli bile olsa, o dönemde kademe kademe ondan arınmaya çalıştım. Tabi ki 6 ay sonrasında tekrar bir araya gelince başa sarmış gibi oluyor insan ama bende öyle olmadı. Önceki yazılarınızda anlattığınız gibi tekrar tekrar benimle yani asıl besiniyle oynamak isterdi. Arada başka alternatifler de ediniyordu. Evliliğimiz boyunca böyleydi ama tabi ben bunu sonunda farkettim. Ama yine de beni hep yedekte tutmaya çalıştı. Benle evli olmasına rağmen sürekli başka kadınlarla da olmasına rağmen yedek olan bendim. Bunu da evliliğimin 3.yılında öğrendim bir ton araştırmayla. 5 yıldır bu narsist aynı zamanda ağır psikopat hem de şiddet ve seks bağımlısı adamla mücadele etmekteyim. Ve diyebilirim ki sizin yerinizde olmayı istedim. Çok saçma gelecek ama narsist bir adamla evlenmektense sevgili olup ta daha sevgiliyken narsist olduğunu anlayıp daha az hasarla ayrılmak isterdim. Çünkü evlendikten sonra direk tapusu alınmış malı hükmünde oluyoruz onlar için. Ve besinini kaybetmemek için çok ama çok tehlikeli olabiliyorlar. En azından benimki öyle. Maalesef ki ben çok kısa bir süre içinde ve ailemin isteğiyle evlendiğim için nasıl bir şeyin içine düştüğümü evlendikten çok sonra aylarca yıllarca süren araştırmalarım sonunda farkedebildim. Onunla tanıştığımızda hiç şansım olmadı çünkü yeni avını gözüne kestiren her narsist gibi resmen bana beyaz atlı prens profili çizmişti besinini ele geçirmek için. Ve rolünü öyle harika öyle gerçekçi oynamıştı ki çok kısa sürede ona aşık olmuştum bile
YanıtlaSilŞu güne geldiğimde böyle bir adamla nasıl bir araya gelebildim nasıl ayrılamadım diye hayıflanıyorum çünkü esasen bana verdiği hiçbir şey yoktu. Benden hep alıyordu iliğime kadar öyle bir kuruttu ki beni bitirdiğini anladığı ilk an beni sokağa atıp hayatımı kabusa çevirmek için her türlü yolu denemişti. Ama her seferinde daha güçlü bir şekilde ayağa kalktığımı görünce beni geri istemişti yine türlü yalanlarla. Tabi bunları yaşarken yine farkında değilim güçlendiğim için beni geri istediğini, beni tekrar kullanıp tekrar tüketmek için uğraştığını. Hiç-bir zaman kendi isteğimle ona dönmememe rağmen her defasında geri dönmüş bulundum. Öyle türlü şeytanlıkları vardı ki bu oyunlarına öz ailemi de alet edip onları bile bana ihanet ettirerek beni geri alıyordu bir şekilde. Geri alıyor diyorum çünkü onun için ben tapulu malıydım. Yazılarınızı ve tespitlerinizi okuyunca neden beni durup dururken kovup sonra ısrarla peşimde koştuğunu yeni çözebildim. Pek çok şeyi çok sonra çözebilmenin bana verdiği zarar çok ağır oldu. Ama yaşamadan da anlamamın bir imkânı yoktu. Çok uzun süre ve çok iyi rol oynadı. Resmen kendi yazdığı tiyatroyu yine kendi çevirdi. Ve o tiyatroda ben sadece bir kurbandım. Sonradan beni yenemediğini beni artık yönetemediğini fark edince günah keçisi oldum onun ve yeryüzünde nefret ettiği bütün kadınların acısını benden çıkardı. Annesi, kızkardeşi halalarının bile. Öyle bir nefret ki anlatamam. Ama görseniz ne çok seviyor ailesini dersiniz. Gerçekten de hep annecim halacım modunda bir adam. Hep dinler de onları hep konuşur kendi arar kendi görüşür. Ama bana gösterdiği yüzünde bir öfke kusması vardı annesine en başta. Ama çok sonra anladım ki bu da değil yani sadece kadınlara değil öfkesi. Arkadaşlarına da öfkeli. Patronuna öfkeli, komşulara bile öfkesi var. Daha doğrusu kendinden daha iyi konumda olduğunu düşündüğü herkese düşman. Kendinden iyi derken öyle harika insanları kast etmiyor adam. Sadece ondan daha paralı daha yüksek mevki sahibi en fenası da daha iyi daha parlak kadına sahip ama erkeğine köle olmuş kadınlara sahip insanlardan ölesiye nefret ederdi. Ama en çok nefreti bana tabi. Ömrü hayatında ona ne olduğunu haykıran tek insan bendim çünkü. Narsistlikle alakalı bütün araştırmalarımı onunla paylaştım. İlkinde narsistlerin genel davranışlarını ona anlattığımda ben de bunları yapıyorum diye şaşırmıştı. Ama tabi bu davranışların narsistlerle ilgili olduğunu ona henüz söylememiştim. Sonraları ona okuduğum o yazıların narsistlikle ilgili olduğunu açıkladığımda ama ben narsist değilim asla olamam diye çıldırdı ve benim deli olduğumu iddia etmeye başladı. Arka planda öyle bir çalışma yaptı ki kısa bir süre sonra çoğu insana benim deli olduğumu empoze etmişti bile. Bunu da çok sonradan fark edebildim. Ta ki beni anlattığı insanlar bana ulaşıp deli olduğuma dair imada bulunana kadar. Bir gün bana yaptığı ağır şeyleri çevresindekilere açıklarsam kimse inanmasın ve rezil olmasın diye bu şekilde bir önlem aldı. Çok ta işe yaradı uzun süre.
YanıtlaSilOna sen narsistsin demek ve narsist olduğunu anlaması için ona ispatlamak bütün o kibrin ben bulunmaz hint kumaşıyım sen kimsin be kadın havasının altındaki rezilliğini ezikliğini acizliğini ona göstermemin öfkesini benden çok fena çıkardı. Sırf insan gibi ayrılmak için sırf narsistliğini beslemek adına daha fazla bu psikopatik ilişkiyi sürdürüp beni mahfetmesin diye ona ne olduğunu göstermekten başka çarem kalmamıştı. Yoksa ben de sessiz sedasız hayatından çıkmak istemiştim ama o uzatıyordu işte. Yoksa zaten ben çoktan narsist insanların asla kendilerinde bu rahatsızlığın olduğunu kabul etmediğini öğrenmiştim ama öyle çok uzatmıştı ki meseleyi mecbur bırakmıştı beni
Narsistlikle ilgili o kadar araştırma yapmama rağmen bir narsiste öyle olduğunu anlatıp bunu yüzüne vurmanın, o seninle psikopatça uğraşırken ona yaptığı bu şeyleri tek tek gösterip oyunlarına ket vurmanın benim için ölümcül sonuçlar doğuracağını hiç tahmin etmemiştim. Zaten narsistlik yeterince ağırken resmen psikopat yönleri de açığa çıktı ben böyle yaptıkça iş beni öldürmeye kalkmasına kadar gitti. Çünkü kral çıplak demiştim bu hikayedeki kral da narsist kocamdı.
YanıtlaSilŞimdi beni öldürmeye kalkışmasının üzerinden 2 ay geçmiş 2 ay daha uzaklaştırmadan dolayı bana nefes alacak bir zaman oluşturduğu için nerdeyse ona teşekkür edecek durumdayım. Tekrar dönmeden önce iyice kendimi güçlendirmeye çalışıyorum. İnanıyorum ki bu son savaşımız olacak ve bu yıl ondan boşanmış olacağım. Çünkü bütün hayatımı ailemi arkadaşlarımı akrabalarımı sağlığımı herşeyimi kaybetmeme sebep olan bu hastalıklı ruhun benden alacağı başka bir şey kalmadı. Ondan her kurtulmaya çalıştığımda hayatımda önemli olan şeyleri aldı benden. Her defasında daha fazlasını aldı. Öz ailemi bile. Defalarca türlü oyunlarıyla hayatıma zarar vermesinden ve bunu da başarmasından sonra ben herşeyini kaybetmiş bir kadın olarak onunla savaşmadan ondan kurtulmaya çalışmamın bir işe yaramadığını binbir türlü acıyla kabullenip silahlarımı kuşanıp savaşmaya karar verdim. Kuşandığım silahlarda aklım ve cesaretim başka da bir şeyim yok. Onda ise makam, para ve arkasında kuvvetli bolca mevki söz sahibi insan var. Elinin ulaşamadığı hiçbir şey yok maalesef.
Çok uzun oldu. Daha bu ne ki. 5 yıılık narsist bir adamla ilişkinin analizinden ciltlerce kitap çıkar. Okur musunuz bilmem. Zaten benimki daha çok kendimle konuşmak gibi. Malum son 5 yıldır kendimden başka kimsem olmadı bu olayda. Ne halimden anlayan ne destek olan. Sanki düşmemi bekliyorlarmış gibi bütün yakınlarım ya eleştirdi ya kınadı beni ve bir bir hayatımdan kayboldular. En sonunda her şeyi ispatlayana kadar kimse inanmak istemedi bir de üstüne kocama arka çıktı. Ama olanları bütün çıplaklığıyla açığa çıkardıktan sonra bana acıyıp vicdan azabıyla özür dileyip geri dönmek isteyenleri de ben kabul etmedim. Çok ağır dönemleri tek başıma atlattıktan sonra beni bir başıma bırakan en yakınlarımı bile istemedim. Artık bir anlamı yoktu. Şu an yalnız yaşıyor ve yalnız mücadeleme devam ediyorum.
Hikayenizi bizimle paylaştığınız için de size çok teşekkür ediyorum
Selametle...