26 Nisan 2016 Salı

Arkadaşları


Arkadaşları var mıydı? Evet elbette, herkes gibi. Ama hepsi yeniydi. Hemen hemen hepsi.

Birkaç ay içerisinde fark ettim ki, hayatı insan kaybetmekle geçmiş. Arkadaşları da dahil.

Bunları ona söylediğimde, çok eminim, diğer insanları suçlamıştır içinde (bana çaktırmadan). Onlar iyi olsaydı arkadaşlıkları da devam ederdi kesin.. Çünkü ona göre, o öyle mükemmel ki, hiçbiri onun başarısızlığı olamaz. Bunu bu şekilde ifade de etmez (Covert narcissist). Ama içinden böyle düşünür.

Onun dostu yoktu. Aslında 2 kişi vardı böyle, ama günlük yaşantısında olmadıkları için arkadaşlığı devam edebilmiş onlarla.

İkisi de onunla olan ilişkisinde alfa taraftı, yani daha dominant. Onların dominantlığını kabullenmiş, tıpkı babasına kendini ıspatlar gibi, onlara da ıspatlamak ister bir hali vardı.

Bu ıspat çabalarından biri de elbette ki bendim.

30 senelik arkadaşı olan kişi evli. Dünya tatlısı iki çocukları var. Aile olarak pek seviyorum hepsini, cidden çok şeker insanlar.

Bir çok kez beraber yemekler yedik, onların evinde buluştuk vs.

Hatta bundan birkaç ay evvel, onlara dedim ki “beni bir akşam yemeğe çıkarın, ama üçümüz”. Kabul ettiler. Çıktık. Yakın da oturuyoruz zaten.

O çok şaşırdı bu duruma. Biraz da bozuldu. Müthiş rahatsız oldu aslında, ama söz konusu kişi 30 senelik arkadaşı olunca (dominant) hayır diyemedi.

O güzel insanlar bana vakit ayırıp, arkadaşlarının hayatında olanı biteni duymak için vakit ayırıp benimle yemek yediler. Çocuklarını evde bıraktılar. Tam 4.5 saat vakit geçirdik. Rakı içtik güzel. Oturdum ve dedim ki “Beni tanımıyorsunuz biliyorum, ama size 30 senelik arkadaşınızı anlatmak istiyorum bu akşam ben. Yaşadıklarımı paylaşmak istiyorum. Kendi gözümden, kendi yaşadıklarımdan size onu anlatmak istiyorum.”

Anlattım.

Dinledim.

Şaşırmadılar, yaşadıklarım çok benzer hikayelermiş aslında. Ve hatta, çok sevdiği bu arkadaşlarına bile benzer tutumlar sergilediği anlar olmuş. Onu o şekilde kabullenmişler artık. E biriyle mutlu olmasını da istiyorlar. İlk tanıştığımız günden beri beni çok tuttuklarını biliyordum. Hatta arkadaşı ona demiş ki o akşam (kenara çekip) “Bana bak aklını kullan, böyle birini bir daha kolay kolay bulamazsın, kıza iyi davran”.

Bu tür iltifatları arkadaşlarından aldığımda ilk zamanlar seviniyordum. Hoşuma gidiyordu, güzel bir şey neticede, seni seviyorlar, seni kabulleniyorlar.

Sonra sonra, bunlardan rahatsızlık duymaya başladım. Çünkü, o akşamların sonunda eve döndüğümüzde, o dört duvar arasında başbaşa kaldığımızda, benim aldığım övgülerin acısı çıkıyordu. Öfkeleniyordu ve öfkesini bana belli edemiyordu. Alkol de aldıysa (yüksek miktarda aldıysa, yoksa hep alır) söylenip duruyordu.

Ben bunu hep bana yeterli olamayacak hissi yaşıyor diye yorumlardım. Her erkekte olabilecek, basit güvensizlik problemleri gibi. Kaldıramayacağım bir şey değildi, gayet güzel idare de ederdim normal boyutta kalsaydı.

Fakat beni hayatındaki kadın olarak değil, başka bir insan olarak kıskandığını fark etmemiştim. Şimdi anlıyorum. Ben o anda ondan daha iyi, daha kıymetli olarak atfediliyorum ya, derdi oydu.

Yani yine, bir çok konuda olduğu gibi bu konuda da olay benimle ya da bizimle ilgili değil, yalnızca ve yalnızca kendiyle ilgiliydi.

Eski patronum, onun şu anki işyerinden önceki iki işinde onu işe alan kişi. Hep söyler “7 sene sayesinde ekmek yedim” der. Ben de severim patronumu, hala görüşürüz. Hatta ilk beraber olmaya başladığımızda akıl almıştım ondan. “Kimdir, nasıldır, iyi midir” vs. Çok derinini bilmezdi, onu uzaktan tanıyan herkes gibi klişe yorumlar yapmıştı aslında. “Hep düzgün insanlarla çıktı, ama bir türlü dikiş tutturamadı. Belki de bu yaşta sen onun son umudusun” demişti. Çünkü beni de çok iyi tanıyordu.

“Son umut” dedi ya, of sen evde gör olayları. Günlerce bana “son umut, son umut” diye seslendi. Nasıl içerlemişti. Kim bilir içinde nasıl bir baskı hissetmişti.

Ben de şirin şirin “E herhalde, nereden bulacaksın benim gibisini” diyordum. Onun içinde yaşadıklarını bilmeden.

Yani bana yapılan her övgü, bir süre sonra yol su elektrik olarak yine bana dönüyordu.

Etrafındaki herkese ama herkese aslında düşmanca yaklaştığını ancak şimdi fark edebiliyorum.

Mesela şu sıralar en yakın arkadaşı B. Onunla da takriben benimle görüşmeye başladığı dönemde görüşmeye başladı. O da yeni. O da taze. O da henüz ve hala farkında değil olabileceklerin.

Onunla ilgili bana söylediklerini bir bilse, inanmaz bana. Ona kesinlikle güvenmiyor. Onunla bir alakası yok, hiç kimseye güvenmiyor. İlk zamanlar B’nin yüklü bir miktarda paraya ihtiyacı vardı. Sanıyorum kardeşi ile ilgili bir borç harç durumu varmış. Bu parayı arkadaş gruplarından istemiş. Bizimki de şüpheleniyordu hep “acaba gerçekten kardeşi ile ilgili bir durum mu var yoksa başka bir şey için mi istiyor, bilemeyiz” diye. Bana o zamanlar çok garip gelmişti böyle düşünmesi mesela. İnsan arkadaşı ile ilgili böyle şeyler düşünür mü? O düşünür. Bir de bu herkese yardım eden, bonkör halleri yok mu, böyle bilinmiyor mu, deliriyorum düşündükçe, öfke basıyor. O insanlar, onun kendileri hakkında gerçekte ne düşündüğünü bilseler kim bilir neler hissederlerdi.

Arkadaş grubu dediğim de şöyle, bundan 1 sene evvel, mezun oldukları lisedeki dönem arkadaşları tekrar görüşmeye başlamışlar. Whats app grupları kurulmuş vs. Tabi bizimki, bu gruptaki kadınlara geçtiğimiz senelerde LinkedIn vb portallardan ulaşıp onların da kanını emdiği için, bu grupta olması çok da hoş karşılanmamış ilk etapta.

Büyük grubun içinden bir küçük grup çıkmış sonra – genelde bekar ve benzeşenler grubu.

Tanışıyorum bir çoğuyla, çok eğitimli cici insanlar aslında. Fakat hepsi sorunlu. Çok net.

Hatta bir akşam bu grupla yemekteyiz Cihangir’de. (Tabi biz yemeği yerken bana sürekli “şu an burada olman büyük bir adım, büyük gelişme” deyip duruyor, hani lütfetti de bu gruba da soktu beni)

Gruptaki kızlardan biri (kız dediğim 45 yaşında tabi, ben yine aralarında papatya) dedi ki “Bizim dönemden mezun olanların hepsi bir tuhaf, dikkatlice incele. Evli olanlarımız bile evliliklerinde ciddi problemler yaşıyorlar. Kesinlikle hepimiz çok tuhafız, normal değiliz” dedi.

Sonra araştırdım mezun olduğu liseyi, hakikaten ekşi sözlük’te falan “kasvet, melankoli” gibi tanımlar var okulla ilgili.

Kız-erkek ayrı okumuşlar o dönem. Kızlarla erkekleri ayıran bir duvar varmış okulda, duvarda da bir kapı. Öğretmenler derse giderken o kapıdan geçerlermiş. Sadece vapurda veya toplu taşıma araçlarında bu kızlarla erkekler bir araya geliyorlarmış. Yani karşı cinsi, cinselliği keşfetmeleri epey zaman almış diyebilirim. Misyoner bir okul. Müthiş disiplinli eğitim veren bir okul. Bir ilginç.

Ve şimdi, sadece bu insanlarla vakit geçiriyor. Neredeyse her gün.

Çok sevdiği için değil, yalnızlığından.

30 senelik arkadaşı da bu gruptan aslında (o da aynı lise) fakat hoşlanmıyor B’den. Sevmiyor. Ben insan olarak seviyorum yalan yok, eminim o da çok şey yaşadı etti hayatında. Ama yanlış bir arkadaş olduğunu düşünüyorum ne yazık ki. Çok yakınlaştılar aniden, çok tuhaf. B de çok yalnız. Instagram’da 1500 takipçisi var bir fotoğraf paylaşıyor, 10 küsür like. Gülmeyin, bunlar önemli göstergeler değil gibi gelebilir ama değil. Sevilen biri değil.

Tam bir womanizer B. Tipik bir erkek işte. Onla yatayım kalkayım, bunu götüreyim. Her gece içeyim. Uyuşturucu falan da var. Kötü yani kötü. Tipi de kötü. Kalitesi de bizimkine pek uygun değil. Neden böyle bir tercih yaptığını anlamıyordum. Ta ki 30 senelik arkadaşı beni aydınlatana kadar. Dedi ki bana “O hep silikti aslında gruplarda. Ön planda olan biri değildi. Şimdi bu grupta ve B ile olan arkadaşlığında domine ediyor grubu. Bundan keyif alıyor. Orada kral, kendini iyi hissediyor. Bu yüzden onlarla görüşüyor” dedi. Çok haklıydı. Sonradan yaptığım araştırmalarda bu tür insanların ya çok ışıltılı, kendi kalitesini arttıracak kişilerle ya da çok silik, domine edebilecekleri kişilerle arkadaşlık kurduğunu okudum. Bu sefer böylesini deniyordu demek ki. Hala sürekli görüşmeye devam ediyorlar. Paylaşılan her fotoğrafta o yüzeyselliği, o sahteliği görebilen bir tek ben değilim çok şükür.

Bir de şöyle hikayeler yaşandı aslında. Benim arkadaşlarımla da sosyalleşti ve kaynaştı tabi bu süre içerisinde. Beraber tatil bile yaptık. Evlerimize gittik geldik vs. Baya kaynaştık yani. Ben tabi mesudum bu durumdan. Şimdi düşünüyorum da kim bilir kaç kadınla, kaç arkadaş grubuyla kayşatı böyle.

B ile benim çok yakın bir arkadaşım çıkmaya başladılar. Arkadaşım fıstık gibi, çok güzel, süper bir aileden gelen ve zengin bir kız. B çirkin. Tam o dönemde B işini kaybetti. Toplu bir para geçti eline. Tam o dönemde benim arkadaşım B ile ilgili hoş olmayan şeyler hissetmeye başladı ve ayrıldılar. Arkadaşım baya üzüldü o dönem..

Fakat beraber oldukları dönemde B kıza öyle iyi davranıyordu ki, inanılmaz. Müthiş bir ilgi alaka, müthiş jestler. Biz de whats app grubumuzda (benim arkadaşlarımla beraber bir grubumuz da vardı), B’nin bu mükemmel jestlerini övüyorduk o dönem. Sen misin öven, şu an dibinden ayrılmadığı arkadaşını da kıskanıyordu, düpedüz! Yahu insan arkadaşını kıskanır mı? En fazla mutlu olursun. Normali bu değil midir? O kıskanırdı. Hep bir rekabet. Şu an yakın olarak görüşmeleri tam da bu yüzden benim için hiçbir şey ifade etmiyor. İkisi de birbirini kullanıyor. İkisi de yapayalnız. B’nin hayatında bunların bu derece farkında olup a savaşan bir kadın yoktu, ama bizimkinin vardı (ben). Şaka gibi değil mi, beni itip o gruba daha da çok sarılması. Normal şartlarda şaka gibi evet, ama hatırlatayım, o bir narsist.

B ile benim arkadaşım ayrıldılar. Hiç unutmuyorum bir Pazar günü yataktayız. Ayrılmalarından bahsediyoruz (çok detaylı konuşmazdık, ikimiz de kendi arkadaşımızı korurduk çünkü, ilişkimiz zedelenmesin diye). Ayrılmalarından büyük bir keyif duyduğunu hissettim. Şaka yapmıyorum, ciddiyim. Keyif aldı. Çünkü o kazandı (ilişkisi sürüyordu) ama B kaybetti. Hatta yataktan kalktı, traş olurken, giyinirken falan bütün gün “tribünlere oynamayacaksın bu hayatta ha haa” deyip durdu. Ben şok! Yüzüne de vurdum, dedim “sen düpedüz haz alıyorsun bu durumdan?”, direk çevirdi tabi lafı, ne alakası var dedi. Ama tribünlere oynamayacaksın bu hayatta demeye devam etti. Korkutucu değil mi?

Bir de, yine aynı gruptan bir arkadaşları var M. M’nin işleri son zamanlarda bozulmuş. Çok varlıklılar normalde ama ticaret işte, olur böyle şeyler. Bir yandan whats app grubunda yazışırken bir yandan benle sohbet ediyordu, evdeyiz. “M’nin işler baya kötü gidiyor”dedi ama bunu söylerken üzülerek söylemedi. İnanın deli değilim, hissettim diyorum. Bundan keyif alır bir hali vardı. Çünkü o GM. Çünkü o iyi kazanıyor. Çünkü o içlerinde en iyisi.

Şimdi soruyorum, ben bunları fark etmişken, bu adamla nasıl arkadaş kalabilirim?

Zaten insanlar fark edip kaçıp gitmişler hep. Bu bahsettiğim insanların hepsi yeni.

(Ve tüm o fotoğraflar, tüm buluşmalar sahte! Ben o adamın ciğerini biliyorum. Her şey şov. İçinde müthiş bir yalnızlık var, onlarlayken bile. Sadece görsellikten ibaret. Ve çok kısa sürecek. Instagram'ına bakıyorum, dışarıdan baktığında dostları olan biri gibi görünüyor. Fakat o fotoğraflardaki kişilerin tümü, aslında onun kim olduğunu biliyor. O fotoğraflar sırasında neler yaşandığını, ortamın nasıl olduğunu ben çok çok çok iyi biliyorum. Öyle tuhaf ki.. İçinde olmak ve dışarıdan gözlemlemek öyle farklı ki..)

Onlar da farkında aslında. M’nin karısı benimle ilk tanıştığında “kızım gül gibi kızsın, ne işin var bununla, git hayatını yaşa, defolu bu” demişti bana. Yine bizimki silik, gülüyor falan. Bunlar hep uyarı tabi, ama diyorsun ki “belki sandıkları kadar da kötü biri değildir?” inanıyorsun işte. Saf olduğundan değil, iyi bir insan olduğundan. Pişman değilim. Böyle kalmayı yeğlerim.

Yani etrafındaki arkadaşlık ilişkileri de bir garip. Bir keresinde B ile başbaşa yemek yedik. Gizli. Bilmiyor bunu. O da şikayetçiydi bazı davranışlarından aslında. Mesela B’ye buluşalım demiş, çocuk kalkmış geliyor, yarım saat kala iptal ediyor falan. Ya da yemek yiyorlar, ya da bir bardalar, hop bir anda hiç kimseye haber vermeden yok oluyor. (Bundan hemen hemen her arkadaşı şikayetçi. Alkolü fazla kaçırdığı anda hiç kimseyi görmeden hemen eve kaçıyor.)

Yani o da farkında durumun, fakat şu an o da yalnız, beraber takılıyorlar işte. Bir yerde patlar o iş de ne de olsa. Senelerce hayatı böyle geçmiş.

Ama işte, arkadaşlarından da aldığım geri bildirimlere istinaden diyorum ki, acaba son 3 senede (parayı  ve gücü bulunca)  daha da mı kötüleşti durumu? Daha bir güç manyağı mı oldu?

Bu narsistik bozukluk yaş ilerledikçe daha da kötüleşiyormuş zaten. Çirkinleşiyorsun, yaşlanıyorsun, elde edebileceğin kadın sayısı azalıyor. Dolayısı ile işler iyice çığırından çıkıyor

Bilmiyorum. Çok da ilgilendirmemeli beni şu aşamada aslında, yazıyorum öyle işte.

6 yorum:

  1. Ben bunu okurken ağzım açık kaldı. Büyük aşk yaşadığım adamdı güya, en basit konuda bile yalanları yakalayıp, sürekli hayat kadınları ile tek gecelik ilişki yaşadığını öğrendiğimde. Dediğin gibi bide bazen doğrular kaçıyor agzından. İyi i yazmışsın, ben whatsapp fln engelledim daha yeni ki doğru bişi yaptığımı anlıyorum yazından. İyi ki yazdın da karşımdaki insan nasıl bir hasta gördüm bunu. -ağzına yüreğine sağlık? İyi misin? Bitti mi tamamen ? Yen'i biri girebildi mi hayatına? Umut olursun umarım bana . Varlığın ve yazdıkların icin teşekkür ederim.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bitti :) İlk iki ay içerisinde bitmişti zaten. Gerisi tamamen kendimle olan hesaplaşmamdı. Gayet iyiyim, hatta kendimi en güçlü hissettiğim dönemi geçiriyorum diyebilirim, çok teşekkürler yazdıklarınız için..

      Sil
    2. Adama yazık olmuş. Ama şükür kurtulmuş.

      Sil
  2. Malesefki bende narsist bir heteronun eşcinsel kurbanıyım lütfen ulaşın bana bu yazınız intihardan kurtardı beni lütfen yardım edin beni anlatmissiniz

    YanıtlaSil
  3. Malesefki bende narsist bir heteronun eşcinsel kurbanıyım lütfen ulaşın bana bu yazınız intihardan kurtardı beni lütfen yardım edin beni anlatmissiniz

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ne intiharı, lütfen sakin olun.. Asla değmez, o kadar önemsenecek insanlar değiller :) narsistiliski@gmail.com

      Sil