25 Nisan 2016 Pazartesi

Narsistik Kişilik Bozukluğu ve Bağlanma Kuramı


Narsizm Nedir?

Öncelikle belirteyim, ben psikolog ya da psikiyatrist değilim. Sadece narsist olduğundan emin olduğum biriyle 1 seneye yakın ilişki yaşamış kurbanlardan biriyim sadece. Bu sebeple belirteceğim özelliklerin herhangi bir bilimsel yanı yok, tamamen yaptığım araştırmaların derlemesi.

İkincisi, rahatsızlığın esas ismi narsizizm (narcissism) fakat halk dilinde Türkçe’de narsizm olarak kullanıldığı için ben de böyle ifade edeceğim.

Narsizm bir kişilik bozukluğu. Yani akıl hastalığının bir tık altı. Yani, hastanede tedavi görmesi gereken zihin hastalıklarından değil. Fakat toplum içerisinde yaşayan en tehlikeli kişilerden.

Narsistik kişilk bozukluğu, Cluster-B olarak nitelendirilen bir kişilik bozukluğu (DSM-5) Yakın arkadaşları sosyopati (anti sosyal kişilik bozukluğu) ve borderline. Hepsinin müthiş benzer özellikleri var, yani hepsi aynı şeyin laciverti diyebiliriz. Araştırmalarıma göre Borderline kişiler terkedilmekten korkarken, narsistler kolaylıkla terkedebiliyor. Sosyopatlar, toplumsal/hukuki suçları kolaylıkla işleyebilirken, narsistler bundan kaçınıyor. Böyle farklar tespit ettim.

Narsism, klasik Yunan hikayesinden adını alan bir rahatsızlık. Detay detay anlatmayacağım, bu hikaye internette bir çok yerde var. İşte Narcissus gölde yansımasını görmüş, nergis çiçeği falan filan..

Kendilerinden derinden nefret eden, fakat muazzam bir kabukla kendine aşıkmış/hayranmış gibi yaşayan insanlar.

Bir tür uzaylı.

Bir tür vampir, canavar.

İnsan görüntüsüne sahipler. İnsanların arasında yaşıyorlar. Güzeller/yakışıklılar. Çoğunlukla işlerinde başarılılar. Fakat iş ikili ilişkilere gelince (arkadaşlık, sevgili/eş, hatta aile) ciddi başarısızlık hikayeleri var.

Narsistlerin içinde duygu yok. Empati kurma becerisi yok. Hissedebildikleri tek şey öfke ve kıskançlık.

Zaman zaman (ilişkinin en başında) zihninde idealize ettiği kadına karşı bir takım duygular hissedebiliyor, sevgiye/aşka en yakın duyduğu his sanıyorum bu.

·         Kendilerine ait müthiş bir üstünlük hissi içindeler (onlar aslan, onlar kaplan, onlar kral, onlar her şey!)

·         Hayalperestler. Sürekli hayaller kuruyorlar. En başarılı olma, en iyi evde yaşama, en iyi aşkı bulma (bu imkansız), ideal aşk, mükemmelik vs vs.

·         Kendilernin özel ve eşi benzeri olmayan biri olduğuna inanıyorlar. Hiç kimse onların problemlerini asla anlamıyor mesela.

·         İnsan kullanıyorlar (tek iletişim yöntemleri bu, herkes tek kullanımlık)

·         Manipülatörler. Karşılarındaki kişileri kontrol etmek istiyorlar. Bunu da müthiş manipülasyon teknikleri ile yapıyorlar.

·         Kıskanç ve kindarlar. Hayatlarındaki herkesin onları kıskandığına inanıyorlar (çünkü aslında onlar etraflarındaki herkesi kıskanıyorlar)

·         Empati yapamıyorlar (böyle bir duygu/dürtü katiyen gelişmemiş)

·         Sevemiyorlar. Sevginin ne olduğunu bilmiyorlar.

Şimdi bunları ilk araştırdığımda, kendi yaşadığım ilişkiyle ve hayatımdaki insanla tam olarak örtüştüremedim açıkçası. İnanmak istemedim. İttim. Davranışlarını gözlemledim. Bir oturtamadım ilk başta.

Fakat zaman geçtikçe, yaşadıklarım değişmeye başladığında, tüm parçalar yerine oturdu. Ben tipik bir narsistle beraberdim. Onunla aynı evi paylaşıyordum üstelik..

Halk arasındaki kullanımına istinaden, benim kafamdaki şemada narsist bir kimsenin sürekli kendinden bahsetmesi gerekliydi.. Ama gerçek öyle değil. Hayatımdaki kişi öyle biri değildi. İlk yemeklere çıktığımız dönemlerde daha çok beni tanımaya çalışır, beni konuştururdu. Arada ince ince kendinden bahsederdi sadece, hatırlıyorum.

Geçtiğimiz 2 hafta boyunca öyle derin araştırma yaptım, öyle makaleler okudum ki bunun da sebebini öğrendim. O bir gizli narsistti. “Covert” tip. Sinsi, hesapçı, kendini gizleyen, çekingen tip. Ve aslında çok daha tehlikeli olan tip, zira anlaşılması kolay değil. Bir de “Overt” var ki, ben narsistiiiim diye bağırıyor.

Sonra hızımı alamadım, bir kitap satın aldım. “İkili ilişkilerde duygusal manipülasyon – narsist bir partnerle yüzleşmek”. Harika bir kitap, süper vakalar paylaşılmış. Akıcı bir dili var ve çok mantıklı çıkarımlar paylaşılmış. Yazarları Pascal Chapaux-Morelli ve Pascal Couderc. Epey etkileyiciydi, aldıktan birkaç saat sonra bitti.

Kitapta önce aile olmak, ilişki yaşamak gibi kavramlara yer veriliyor. Sonra günlük yaşantımızda istem dışı hepimizin kullanabileceği minik ve masum manipülasyon tiplerinden. İkinci bölümde ise narsist bir sapkınla ilişki yaşandığında başımıza gelebilecekler anlatılıyor. Okurken içim acıdı resmen, bildiğin orada anlatılan her şeyi yaşadım ben.

Yani düşünsenize, aramızda yaşayan bir grup insan var. Bu insanlar aslında müthiş tehlikeli tipler. Ve biz anlamıyoruz. Ve sanki burçların özellikleri gibi, bu insanlar birebir aynı tepkileri veriyorlar bazı durumlara. Epey etkileyici ve ilginç bir durum değil mi? 

Dünyada görülme sıklığı %1, Amerika’da %6. Bence hiç de yabana atılmayacak bir oran. Telefon rehberinde, sosyal medya hesaplarında, iş yaparken irtibata geçtiğin tüm insanları bir düşün, demek ki aslında sandığımızdan daha çoklar?

Narsistik tandanslar göstermekle narsistik kişilik bozukluğunsa sahip olmak arasında da dağlar kadar fark var bu arada. Bir çok makalede yaşadığımız yüzyılın narsizm yüzyılı olduğundan bahsediliyor. Sosyal medya, selfie’ler vs sağolsun hepimiz birer manyak olduk J Fakat narsistik kişilik bozukluğu dediğimiz şey son derece ciddi ve tehlikeli bir durum. Asla halk arasında kullanılan hali gibi değil. Adı üstünde bozukluk. Bozuk o kişi. Farklı. Bir tür hasta.

Narsistik kişilik bozukluğu olan kimselerin “benliği” yok. Bilinci yok. Kim oldukları belli değil. Yoklar aslında. Sadece kendi zihinlerinde idealize ederek yarattıkları bir “false self-sahte benlik” var ve onunla yaşıyorlar. O benlikle iş görüşmelerine gidip işi alıyorlar, o benlikle para kazanıyorlar, o benlikle hayatlarını idame ettiriyorlar.

O benlik, tamamen sahte. Rol.

İkili ilişkilerde işin içine duygu da girdiği için, başarılı olamıyorlar. Neden bazı insanlar iyi oyuncu, bazıları kötü? Neden kimi oyuncular Oscar alıyor kimileri eleştiriliyor? Oyunculukları sırasında duygularını katma oranına göre değişiyor ya başarıları hani, narsistlerde de böyle. Sadece “kötü oyunculuk” sergileyebiliyorlar. Bu yüzden de bir süre sonra tüm ilişkileri patlıyor. Hele ki izleyicisi (bu hikayede ben) duyguları yoğun biriyse, bu yapaylığı fark etmesi çok da zaman almıyor.

İlişkinin başından beri bir şeylerin yolunda olmadığını biliyordum ben, hep hissettim. İlişki boyunca resmen didik didik onu analiz etmeye adadım kendimi. Sağlıksız bir durumdu biliyorum evet, ama öyle bir şey yaşıyorsun ki, anlamlandırmaya çalışıyorsun, elinde değil.

Sonra bir şey oluyor, güzel bir şey, ve diyorsun ki “aman be kızım sen de amma deşiyorsun bir şey yok işte, bırak, yaşa, tadını çıkar, akışta kal” ama öyle değil işte..

Delicesine onu araştırırken bilin bakalım ne oldu? Onunla uğraşırken kendimi buldum..

Sorular yön değiştirmeye başladı.

Tamam bu adam böyle biri de, o zaman benim bu adamla ne işim var? Neden onu seçtim? Bazı şeyleri hissettikten sonra neden onunla kalmayı seçtim? Zira burada da bir sıkıntı var..

Sorular yön değiştirince, kendimde de aslında bir çok şeyin eksik olduğunu fark ettim. Kabullenmek zordu, ama okuduklarım inanılmaz mantıklıydı ve yerine oturdu.

Şöyle özetleyebilirim kısaca  ;

Aslında ikimiz de doğru sevgi alamamış ailelerin çocuklarıyız. Bu tamamen 0-2 yaş arası annemiz ile kurduğumuz bağlanma modeli ile başlıyor.

Bebekler ve çocuklar, annelerine muhtaç yaşayan varlıklar. Bakıcıları (anne ya da baba – caregiver) olmadan hayatta kalmaları mümkün değil.

Örnek verelim, bebek acıktı ve ağlıyor. Annesi o anda bebeğe endişeli/kaygılı bir şekilde yaklaşırsa, çocuk her ihtiyaç anını kaygı ile özdeşleştiriyor. İhtiyaç (sevgi ve ilgi ihtiyacı) eşittir kaygı. Yani sevilmek demek kaygı demek. Böyle kodlanıyorsun ta o yaşta. Bu bendeniz oluyorum. Annem, yeterince iyi bir anne olamayacağına dair yoğun endişeler yaşayan bir kadındı. Çocukluğuma dair bir çok video var, hepsini yeniden izledim. Birkaç günlük bebekken yıkanıyorum mesela, tepemde bir sürü insan (anneanne, dede, bakıcım vs) annem kaçıyor. Kulaklarını tıkıyor ve kaçıyor. Benden resmen korkuyor. Amacı kötü değil, sadece yetersiz. Ne yapacağını bilmiyor. Yeterince iyi bakacağından emin olamıyor ve kaçıyor. Bu da güvensiz bir bağ kurmama sebebiyet veriyor. (Insecure attachment) Oysa sağlıklı insanlarda bu bağ gayet güzel kuruluyor (secure attachment).

Bir kadının öz bilinci, öz değeri, öz saygısı tam da bu dönemde gelişmeye başlıyor. Ve belli ki, bende yeterince gelişmemiş.

People pleaser oluyorsun bu tür durumlarda. İnsanları mutlu ettikçe mutlu olan biri oluyorsun. Empat da diyorlar. Empati yeteneği yüksek. İnsanların sevdiği, iyi kalpli, saf ve temiz kız. Bunlardan şikayetim yok, böyle kalayım fakat şimdi fark ediyorum ki ikili ilişkilerimde hep böyleydim ve bu durum bana zarar veriyor.

Bunu fark etmek nasıl bir acı düşünsenize.. 32 yaşında..

Bağlanma kuramına göre ben kaygılı bağlanma modeli geliştiren bir kadınım şu an (anxious/ambivalent). Yani, ikili ilişkilerimde bir şeyler yolunda gitmediğinde “dur gitme, dur dur hallederiz, dur ben sana bakarım, ben alttan alırım, yeter ki gitme, beni bırakma, terk etme, sana ihtiyacım var” diyen bir kadın. Belki böyle cümlelerle ifade etmeyen ama içinde bunları hisseden bir kadın. Bu biraz da annemden aldığım tutarsız ilgiyle de ilintili. Büyüyüp çocuk olduğumda, annem bazen benimle ilgilenir bazen ilgilenemezdi. Ben 6 yaşımdayken annem ve babam boşandılar. Annemin evel ezel büründüğü depresif kişiliği o dönem tavan yaptı. İlkokul mezuniyetimi unuttuğunu ve beslenme çantama herkesin annesinin koyduğu gibi sandviçler koymak yerine topkek-balık kraker koyduğunu hatırlıyorum mesela. Bir sever bir sevmezdi. Sözde sever, ama aksiyona geçmezdi. Neyse, bu detayları bambaşka bir bölümde yazayım ben, bu iş uzun..

Ona gelince..

O da annesi ile sağlıksız bağ kuranlardan. Hani “ıssız adam” sendromu var ya,  işine gelmeyen kadınlara “benim bağlanma sorunlarım var” diyor erkekler hani.. İşte o tam da bu. Bu senaryoda anneler fiziksel olarak çocuğun yanında olsa da duygusal olarak yoklar. Yeterince samimi, derin bir sevgi bağı kuramıyorlar bebekleri ile. Bu da, bebeğin ta o yaşlarda müthiş bir kabuk bağlamasına sebebiyet veriyor.

“Ben kendi kendime yeterim, benim sana ihtiyacım yok” kabuğu. O yaşta minicik bir bebeğin ya da çocuğun üzerine aldığı sorumluluğa bakar mısın..

Avoidant yani kaçıngan bağlanma stili. Bu da benimki gibi güvensiz bir bağlanma.

Bu da kişinin ilerleyen yaşamında ikili ilişkilerdeki şemasını çıkarıyor. Ne zaman samimiyetle ya da duygusal bir yakınlıkla karşılaşsa, hemen kaçıyor, kişiyi itiyor, uzaklaşıyor. Hatta aldatıyor (konrolü elinde hissetmek için). Yalnız kalmak istiyor, yalnız olmayı seviyor. Kendi kendini yalnızlaştırıyor. Kendini bu şekilde güvende hissetmeyi öğrenmiş çünkü. Daha minicikken üstelik. O kadar alamamış ki ihtiyacını, kendine böyle bir mekanizma kurmuş, bununla yaşıyor.

Bağlanma kuramı ile ilgili en sağlıklı bilgileri Dr. Dan Siegel’in makale ve videolarından öğrendim. Çok akıcı ve pratik tanımları vardı.

Kökenine bakarsak, bu kuram Mary Ainsworth tarafından geliştirilmiş. Hatta bir deneyi var konuyla ilgili, Youtube’da videoları da var (bebeği anne ile odaya koyuyorlar, sonra anne çıkıyor, bebeğin tepkilerine bakıyorlar. Anne çıktığında verdiği tepkiden ziyade, anne odaya geri geldiğinde verdiği tepki.. Hatta araya bir yabancı giriyor vs. Deneyi izlerken zırıl zırıl ağladığımı hatırlıyorum. İlginç.)

Bendeki sıkıntı bundan ibaret. Dünyanın sonu değil, ama muhakkak üzerine gideceğim bir konu. Haftalardır self-help yapmaya gayret ediyorum. Psikolog arkadaşlarımla buluşuyorum, durumu anlatıyorum. Hepsi kızıyor bana “miden hasta olsa, mide ameliyatını da mı kendin yapacaksın” diyorlar ve haklılar. Destek almaya ihtiyacım var. Alacağım. Biraz daha zaman sadece.

Onun sıkıntısı daha derin. Onun kabukları, mekanizmaları benden daha sert. Bağlanma ile başlayan, ardından sert ve baskıcı bir baba ile şekillenen bir kişilik bozukluğu onunki Çok eminim. Çok ama. Kendi kendine nasıl teşhis koyabilirsin demeyin, onunla bir evi paylaşan, sürekli beraber yaşayan benim..

Narsistik kişilik bozukluğu olan biri, 5 yaşına kadarki gelişiminde ediniyormuş bu durumu biliyor musunuz.. Ne ilginç. 5 yaşındaki masum çocuklara bakın, 100’ünden biri bir narsist olacak yani öyle mi?

Çok acımasızca.

Kaynaklarda bu kişiler için zaman zaman “Tanrı’nın zavallı çocukları, talihsiz ruhlar” deniyor. Bazen de “Onlar şeytan, koşarak kaçın fark ettiğiniz anda” deniyor.

Ben ise haftalardır bu iki kavram arasında gidip geliyorum.

Bir yandan çok zarar gördüm, çok canım acıyor ve öfkeliyim. Bu yüzden şeytan olduğunu düşünüyorum.

Diğer taraftan, yaşadıklarını öğrenince, gün içinde zihninde olanı biteni hissedince, yaşadığı müthiş boşluğu içselleştirince, ona acımaktan başka bir his hissedemiyorum ve affediyorum.

Sanıyorum bu bir süreç. Bir süre sonra oturacak.

Ama kesin olan şu ki, hayatımda kalmayacak. Bugüne kadar uzun ilişki yaşadığım hemen hemen herkesle dost kalabildim ben. Ama onunla kalmam, kalamam. Arkadaşlarına bile sadece düşmanca yaklaşan, hesapçı biriyle arkadaşlık yapmak istemem. Alabileceğim hiçbir şey yok çünkü.


22 yorum:

  1. Benzer durumları biten ilişkim adına ben de yaşıyorum sanırım sizinle iletişime nasıl geçebilirim bu konu hakkında

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. ben de benzer durumlar yaşadım sizinle konuşmayı isterdim.

      Sil
    2. ben de ikinizle benzer durumlar yaşadım. ikinizle de konuşmak isterdim.

      Sil
  2. Konunun uzmanı değilim ama kendimce destek olabilirim belki.. Email gönderebilirsiniz narsistiliski@gmail.com

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ah allahım şükürler olsun ki bu yazıya ulaştım malesefki bende hetero seksuel bir narsit erkeğin eşcinsel kurbanıyım size nasıl ulaşabilirim bu adreste ulasadim eminim bana çok faydaniz dokunacak lütfen yardım edin hayatımı altüst etti o narsist...

      Sil
    2. Bu yorum yazar tarafından silindi.

      Sil
    3. Bu yorum yazar tarafından silindi.

      Sil
  3. Düşünün ben bir de bu varlıkla evliyim 3 çocuğum var manipüle edildiğimi kullanıldığımı anlamak 7 senemi aldı böyle insanların varlığından habersizdim �� su an bana nasıl davrandıysa aynısını ona yapıyorum adamda özgüven diye bişey kalmadı gebersin intikam soğuk yeniyormuş

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. https://narsistadamdankurtulus.blogspot.com.tr/ bende kendi hikayemi buradan paylaşmaya çalışıyorum. Eğer ulaşmak isterseniz narsistadamdankurtulus@gmail.com dan da ulaşabilirsiniz.

      Sil
    2. Bu yorum yazar tarafından silindi.

      Sil
  4. Bu yorum yazar tarafından silindi.

    YanıtlaSil
  5. Size nasıl ulaşabilirim? Konuşmayı çok istiyorum.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. https://narsistadamdankurtulus.blogspot.com.tr/ bende kendi hikayemi buradan paylaşmaya çalışıyorum. Eğer ulaşmak isterseniz narsistadamdankurtulus@gmail.com dan da ulaşabilirsiniz.

      Sil
  6. https://narsistadamdankurtulus.blogspot.com.tr/ bende kendi hikayemi buradan paylaşmaya çalışıyorum. Eğer ulaşmak isterseniz narsistadamdankurtulus@gmail.com dan da ulaşabilirsiniz.

    YanıtlaSil
  7. http://bennapiyorum.blogspot.com.tr/2017/11/may-force-with-you2.html
    Bu da narsistle evliliğe biraz espri katarak yazdığım yazı. okumak isterseniz

    YanıtlaSil
  8. Bende yaşadım bu durumu cevizli konuşmak istiyorum nasıl ulaşabilirim

    YanıtlaSil
  9. Bende yaşadım aynı durumu.yaşıyorum

    YanıtlaSil
  10. Onlar evet hasta ben hala seviyorum. Bilinçli seçmiyorlar bunu.. ona hastaneye gitmeyi teklif edin.

    YanıtlaSil
  11. ben bir narsisistim. yani belirtilerin yanı sıra ilişkimde sıkıntılarım da bunu gösteriyor. gerçekten de ben neyim, kimim, sevmek nasıl bir şey bilemiyorum. son zamanlarda kendi düşüncelerime de inanmaz oldum. bu durumdan kurtulmak için internette yol ararken bu yazıya denk geldim. "hasta, şeytan, uzak durulması gereken" falan oldum. ben düzelmekten ziyade %99 tarafından nasıl dışlanacağımız yolunu gördüm. bakın bir ömrümüzün olduğuna inanıyorum. 7 yıllık ilişkimde belki 7 kez aldattım. sonrasında hep kendim itiraf ettim. şu an sevgili değiliz ama o kadınla görüşüyoruz. yeniden denemek istiyoruz. uzaktan saçma geliyor ama ben böyle olmasını istemedim. (bu arada sürenin yarısı ayrı şehirlerde uzak geçti ve aldatma olayları da bu zamanda oldu) yardım istiyorum sadece. o çok iyi bir kadın. onu düşününce aklıma gelen ilk şey öyle biriyle ben evlenmeliyim başkası olmamalı oluyor, evet. bu da rahatsız edici olabilir belki başka açılardan. annem küçükken işi dolayısıyla benimle ilgilenememiş ve ilgilendiğinde de açıkçası 12 yaşıma kadar annemle babamla yattım ağzıma yemek bile koyardı diyebilirim. kendime dışardan bakınca yitip giden bir hayat görüyorum. sevgilim de mahvoldu ve kendisi psikolojik danışmanlık okuyor. durumun da farkında. ne yapacağımı bilemez haldeyim. psikoterapi görmem gerektiğini biliyorum ama durumum pek müsait değil. burada beni şeytan ilan etmenize kırıldım. (örneğin bunu acındırmak için yazıyormuşum gibi hissediyorum.) ben de sevmek istiyorum üzülmek istiyorum. yeter

    YanıtlaSil
  12. 15 aylık evliyim,eşimle 3. yilimizin sonunda evlendik.Balayi günümden bu yana hipertiroid hastasiyim(hormonal oldugu icin zorlu surecti,yasayan bilir)7 aylık  hap tedavisinden sonra ameliyat oldum.Ameliyat olduğum ay içerisinde il dışından gelen kayinpederim ağır rahatsizlik geçirdi,yoğun bakimli günlerdi. 5 ay kadar hastahanelerdeydim,yeniden.Ayni zamanda YL tez calismalarim vardi(1 yil uzayacak maaalesef).Kendim iyilesemeden,eşimle sağlıklı iletisimimi kuramadan 2 ay kadar evimde baktim onlara,kısa sürede 4 kişi olduk.Yenı kültür,yeni alışkanlıklar,ev üstüne ev olmak...
    Meslektasim ve sektorumuzun pazarlama departmanında olan eşimle aramız kısa sürede bozuldu.(il dışına çıkıyor, babamiz rahatsizlanmadan önce ona yolculukta eşlik ederken sonra edemez oldum nedense,yalnız kalmak istedi kendileri.1 ay kadar tek gitti işe.bu süreçte evde tek başıma kaldım )
    Kisacasi gecirmis olduğum bu süreçte her yaşadıklarım,tecrübelerim duygularımın manipüle edildiğinin ve narsistik bir adamin kurbani oldugumun en belirgin göstergesiydi.Bu blogu keşfettim,özellikle bu hafta içinde almis oldugum kitabin aynisini yazinizda görünce şok oldum ve tamam dedim,"YALNIZ DEGILIM"(ilk sayfalarındayım). O kadar şükrediyorum ki ucuz yirttigima, çocuğum yok ve boşanıyoruz. Beni ayakta tutan 2 büyük faktorum var.Guclu,samimi,tam destekçi çekirdek ve geniş ailem( tavsiye ve tecrübelerini değerlendirdim) ve okumuş olduğum kitaplar(duygusal bir insan olduğum icin daha mantıksal,teorisel yaklaşmama,sağlıklı düşünmeme,olaylara gerçekçi bakmama sebep oldu).
     Buraya yazı yazmak anlık oldu benim için,paylaşmak istedim.Zor günler gecirdim ve hala bu süreç içindeyim.Aslinda yavaş yavaş benden sökülüyor birseyler.Belkide pişip,olgunlasiyorum. Saçlarımı kestirdim, farklı illerde kafamı dağıtıyorum(arada duygular yokluyor beni,zaman zaman agliyorum,insaniz sonuçta )zumbaya başlayacağım,kendim için birşeyler yapmaktayım,daha da yapacağım.YALNIZ OLMADIGIMI GORMEK GUZEL BIR HIS.Bu bloğun bana birşeyler katacağına inanıyorum(teknoloji ne güzel şey :) )

    YanıtlaSil
  13. Adam kurtulmus sizden bence kendinize bakin derim

    YanıtlaSil
  14. Merhabalar,

    Günümüz ilişkilerinde yaşanılan sorunlar beraberinde pek çok olumsuz sonucu doğuruyor. Özellikle narsist bireyler; ilişkide kontrolü ele geçirmek, karşı tarafın duygu ve düşüncelerini yönlendirmek, vazgeçilmez olmak ve karşı tarafı kolaylıkla manipüle edebilmek için partnerlerine ‘’Love Bombing’’ uyguluyorlar. İlişkinin ilk zamanlarında partnerine sürekli iltifat eden, hediyeler alan, aşırı sevgi ve ilgi gösteren, aşırı kıskanç ve aşırı korumacı bir tutum sergileyen bireyler sonrasında hayal kırıklığı yaratabiliyorlar. Çünkü bu kişiler istediklerini elde ettiklerinde bir anda karşı tarafı gözden çıkarabiliyor ve karşı tarafta suçluluk duygusu oluşturabiliyorlar. ‘’Love Bombing’’ üzerine yazdığım yeni yazımı okumanız için sizinle de paylaşmayı isterim: http://www.ebrubektasoglu.com/yazi/love-bombing-nedir/

    Umuyorum ilgiyle okursunuz,
    sağlıkla kalın.

    YanıtlaSil